Havariyyun Kilisesi, Bizans döneminde İstanbul’un en büyük ikinci kilisesiydi. Bizans tarihindeki en önemli imparatorlar bu kiliseye defnedildi. Kutsal Havariler Kilisesi olarak da bilinen yapı, Osmanlı döneminde yıkıldı ve yerine Fatih Camii inşa edildi.
Havariyyun Kilisesi her ne kadar günümüzde var olmasa da, İstanbul’un tarihinde önemli bir yer tutar. İstanbul’un “Konstantinopolis” adıyla Roma İmparatorluğu‘nun ikinci başkenti olmasından sonra inşa edilen ilk anıtsal kilisedir.
Havariyyun, Pagan inanışa sahip olan Roma’ya tek Tanrılı dini getiren İmparator Büyük Konstantin ile özdeşleşmiş bir kilisedir. Çünkü Konstantin (İng. Constantine the Great) öldükten sonra buraya defnedilmiştir.
Bu yazıda Havariyyun Kilisesi’nin tarihi ve mimarisi hakkında bilgiler bulabilirsiniz. Ancak kilisenin tarihteki öneminin daha iyi anlaşılması amacıyla konuyu biraz detaylı olarak ele almamız gerekecek. Keyifli okumalar dilerim.
Erken Dönem Hristiyanlık
Hristiyanlık, Hz. İsa’nın ölümünden sonra havarileri tarafından bilinen dünyanın dört bir yanına yayıldı. Havariler, Antik Çağ’ın en önemli şehirleri olan İskenderiye, Antakya, Efes ve Roma gibi şehirlere gittiler.
Hristiyanlığın bu hızlı yükselişi Romalı bürokratları fazlasıyla rahatsız etti. Yardımlaşma üzerine kurulu olan, yoksullara ve kölelere büyük umut veren bu yeni inancın yayılması durdurulamadı.
Roma İmparatorluğu‘nda çok tanrılı din ve devlet yönetimi ile iç içe geçmişti. İmparatorlar baştanrı Jüpiter’in yer yüzündeki temsilcisi olarak kabul edilirdi. Asırlar boyu sürdürülmüş olan bu düzen büyük tehdit altındaydı.
Bu sebeple Hristiyanlara büyük zulümler uygulandı. İbret olsun diye ölüm cezaları verildi. Tüm bunlara rağmen Hristiyanların örgütlenmesinin önü alınamadı.
1. İmparator Konstantin
Anadolu toprakları Hristiyanlığın erken döneminde başlıca yaşam alanlarından biriydi. Roma otoritelerinden saklanmak isteyen Hristiyanlar, başta Kapadokya olmak üzere saklanmaya elverişli coğrafyaları tercih ettiler.
300 yıl süren baskı dönemi, İmparator Diocletianus döneminde zirveye çıktı. Ancak hemen arkasından gelen İmparator Konstantin (Constantinus) döneminde son buldu.
Konstantin, uzun yıllar süren iç savaşlardan sonra tahta çıkmıştı. Giriştiği tüm savaşlardan galip çıkan güçlü bir karakterdi. Bu sebeple de hem Roma orduları ve hem de Roma Senatosu üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Bu güçten yararlanarak bir dizi reform yapmaya karar verdi.
2. Yeni Başkent Konstantinopolis

Bu reformlardan ilki Milano Fermanı ile Hristiyanlığı serbest bırakmak oldu. İkincisi ise başkent Roma’yı terk etmek ve Konstantinopolis‘i inşa etmek oldu. Kadim başkent Roma artık imparatorların ikamet ettiği yer olmaktan çıkmıştı. Konstantinopolis, yani İstanbul, imparatorluğun yeni başkenti olacaktı.
324 ile 330 yılları arasında baştan başa yeniden inşa edilen İstanbul, birçok anıtsal yapı ile donatıldı. Bunlardan en başta gelenleri Büyük Saray, Hipodrom, Konstantin Forumu ve Havariyyun Kilisesi idi.
Havariyyun Kilisesi, Hz. İsa’nın 12 havarisine adandığı için Kutsal Havariler Kilisesi (Bkz: Church of the Holy Apostles) olarak da bilinir. Kiliseye ruhani bir önem atfetmek için Hz. İsa’nın havarilerinden bazılarının naaşları da buraya getirilmişti.
3. Roma’nın İlk Kiliseleri
Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlığın kabul edildiği dönemde anıtsal kiliseler yoktu. Kapadokya’daki Ihlara Vadisi gibi gizli saklı yerlerde kısıtlı olanaklarla inşa edilmiş mağara kiliseleri vardı.
Romalılar yeni kiliseleri, zaten var olan bir binadan devşirmeye başladılar. Bunlar “Bazilika” adı verilen dikdörtgen planlı yapılardı. Herhangi bir dini işlevi olmayan bu binalar, mahkeme binası veya toplantı salonu olarak kullanılıyordu.
Bazilikalar yalnızca kiliseye çevrilmekle kalmadı, yeni yapılan kiliselerin de mimarisine esin kaynağı oldu. Doğu Roma imparatoru Justinianus dönemine kadar 200 yıl boyunca tüm kiliseler bazilika planı ile inşa edildi.
4. Justinianus’un Mimarideki Devrimi
Eşi benzeri olmayan yapılar inşa etmekte kararlı olan Justinianus, işe önce Sergios ve Bakhos Kilisesi’ni (Küçük Ayasofya) inşa ederek başladı. Nihai amacına ise 537 yılında eşi benzeri görülmemiş bir yapı olan Ayasofya‘yı inşa ederek ulaştı.
Justinianus’un döneminde inşa edilen kiliselerin en büyük özelliği devasa kubbelere sahip olmalarıydı. Kilise mimarisi adeta çağ atlamıştı. Ancak Doğu Roma’nın (Bizans) son dönemlerinde kiliseler yine küçülmeye başladı (ileriki satırlarda bu konuya tekrar döneceğiz).
Havariyyun (Kutsal Havariler) Kilisesi
Havariyyun Kilisesi, şu ana kadar anlattığımız ilk Hristiyan kiliseleriyle birebir aynıydı. Bazilika planlı bir yapıydı ve Konstantinopolis’in en büyük kilisesiydi. Ayasofya inşa edilene kadar İstanbul’un en önemli kilisesi olarak kaldı.
Ne yazık ki Havariyyun Kilisesi’ni tasvir eden net bir resme sahip değiliz. Bu nedenle kilisenin ölçeksiz olarak tasvir edildiği eski ikonları kullanmak zorundayız. Örneğin aşağıdaki görselde, İstanbul’un tarihteki en ünlü din adamlarından biri olan Ioannes Hrisostomos‘un cenazesini görüyoruz.
Bu ikonanın arka planında Havariyyun Kilisesi de belli belirsiz tasvir edilmiş. Zira ünlü Başpiskopos Ioannes (Bkz: John Chrysostom), Gürcistan’da sürgündeyken öldükten sonra II. Theodosius döneminde geri getirilmiş ve imparatorların yanına gömülerek itibari iade edilmişti.
1. Havariyyun Kilisesi Tarihi

Havariyyun Kilisesi‘nin inşasına 330 yılında başlandı. Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti olan Konstantinopolis’in en büyük kilisesi olarak tasarlanmıştı. İmparator Konstantin 337 yılında ölünce, oğlu II. Constantius tarafından tamamlandı. Constantius, babasını bu yeni kiliseye defnetti.
Konstantin’in amacı “Kutsal Havariler Kilisesi” olarak da bilinen bu yapıyı Hristiyanlığın merkezi yapmaktı. Kendi adını verdiği Konstantinopolis şehrinde tüm havarilerin kutsal emanetlerini bir araya getirmek ve kendi de onların yanına defnedilmek istiyordu.
Ne var ki, Havariyyun Kilisesi ile ilgili tarihi kayıtlara göre, sadece üç havarinin cenazeleri getirilebildi. Bunlar Aziz Andreas, Aziz Luka ve Aziz Timotheos idi.
2. Havariyyun Kilisesi Mimarisi

Konstantin dönemindeki Havariyyun Kilisesi’nin mimarisi oldukça gösterişliydi. Kilisenin yüksek tavanları olduğu ve duvarlarının dev mermer levhalar ile kaplı olduğu not edilmiştir. Ayrıca çatısı da tunç levhalar ile kapatılmıştır ve koyu sarı renklidir. Yüksek duvarları ve altın rengindeki çatısı ile görkemli bir binadır.
Havariyyun Kilisesi, tüm erken dönem kiliseleri gibi Bazilika planlı bir yapıydı. Ancak ne yazık ki çok sağlam inşa edilmemişti. Konstantinopolis’in apar topar yeni başkent ilan edilmesi sebebiyle, inşaatlar aceleye getirilmişti. Bu sebeple de Konstantin dönemi yapılarından günümüze pek bir şey kalmadı.
Bu yazıyı okuyanların Havariyyun Kilisesi’nin nasıl göründüğü hakkında bir fikir edinmesi için onu yapay zeka ile çizmeye çalıştım. Üstteki görsel her ne kadar eski ikonalardaki gibi 1 büyük ve 4 küçük kubbe olarak betimlenmiş olsa da kusurlu olduğunu vurgulamak isterim.
3. Justinianus Dönemi Kilisesi
Havariyyun kilisesi, İmparator Justinianus döneminde yıkılıp tekrar inşa edildi. Bizans İmparatorluğu‘nun zirve dönemini temsil eden Justinianus, mimari anlamda büyük işlere imza atmıştı. Örneğin İstanbul’daki Ayasofya ve Aya İrini kiliseleri ve Efes’teki Aziz Yohannes Bazilikası da onun zamanında yeni bir mimari anlayışla tekrar inşa edildi.
Altıncı yüzyıldan itibaren Konstantinopolis’in en büyük kilisesi Ayasofya olmuştu. Havariyyun Kilisesi boyut olarak Ayasofya’dan küçük olsa da, manevi önemi büyüktü. Çünkü başkent Konstantinopolis’in kurucusu Konstantin’in anıt mezarı buradaydı. Konstantin’in başlattığı gelenek asırlarca devam etmiş ve tüm halefleri kendisinin yanına gömülmüştü.
Ancak 1204’teki Latin İstilası (IV. Haçlı Seferi) sırasında Havariyyun Kilisesi’nin görkemine gölge düştü. Konstantinopolis’i işgal eden Haçlılar, tüm şehri yağmaladılar. Şehrin en önemli kiliseleri ve sarayları da bu yağmadan nasibini aldı.
1204 ile 1261 yılları arasında süren Latin işgali sona erdiğinde, Orta Çağ’ın en görkemli şehri olan Konstantinopolis’ten geriye bir harabe kalmıştı. Şehri geri alan Bizanslılar büyük bir onarım çalışmasına giriştiler. Ancak bazı yapıları tamamıyla onarmak mümkün olmadı.
Bu tarihten sonra iki yapının gözden düştüğünü görürüz. Bunlardan biri Büyük Saray’dı. Kabaca bugün Sultanahmet Camii‘nin olduğu yerde bulunan Büyük Saray tamir edilememişti. İkinci bakımsız kalan yapı ise Havariyyun Kilisesi’ydi.
Şehrin en önemli kilisesi olan Ayasofya kısmen onarıldı. İmparatorlar ise artık Büyük Saray’da değil, Haliç kıyılarındaki Blakhernai Sarayı’nda yaşamaya başlamıştı.
4. Geç Dönem Bizans Kiliseleri

Geç Bizans dönemi olan 11. yüzyıl ile 13. yüzyıl arasında şehre birçok yeni kilise inşa edildi. Ancak bunlar Ayasofya veya Havariyyun Kilisesi gibi anıtsal yapılar değil, bir hanedana ait mezar şapelleriydi.
Bunlara örnek olarak iç içe geçmiş üç yapıdan oluşan Pantokrator Manastır Kilisesi ve Pammakaristos Manastır Kilisesi gibi yapıları örnek verebiliriz. Hanedan üyelerinin bu gibi kapalı haç planlı geç dönem kiliselerine defnedilmesiyle, Havariyyun Kilisesi önemini yitirdi.
Üstte Bizans’ın geç döneminde inşa edilmiş olan Pantokrator Kilisesi’ni görebilirsiniz. Bu kilise hanedanın üç ayrı üyesi tarafından farklı zamanlarda inşa edilmiş küçük kiliselerin birleştirilmesi ile oluşmuştur. Günümüzde Zeyrek Camii olarak bilinir.
5. Osmanlı Döneminde Havariyyun Kilisesi
1453 yılındaki fetihten sonra, şehrin en büyük kilisesi olan Ayasofya camiye çevrilmişti. Fatih Sultan Mehmet, Doğu’daki Hristiyanların dini merkezi olan Ortodoks Patrikhanesi’ni muhafaza etmek istedi. Bu amaçla onlara Havariyyun Kilisesi‘ni tahsis etti.
Konstantinopolis Patriği, bir süre Havariyyun Kilisesi’nde varlığını sürdürdü. Ancak şehrin merkezinin Müslüman aileler ile dolması sebebiyle, kilisenin güvenliği sorun olmaya başlamıştı.
Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için o dönemin yaşam tarzının da incelenmesi gerekir. Şehirde her dinin mensupları kendilerine ait mahallelerde yaşamayı tercih etmişlerdi. Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin kümeleştiği belli semtler vardı.
Havariyyun Kilisesi, Müslüman mahallesinin tam ortasında kalmıştı. Zaten 1204’teki Latin işgali sonrasında doğru düzgün onarım da görmediği için yıkılmaya yüz tutmuştu. Kendi adına bir cami yaptırma niyetinde olan padişah, Fatih Camii’ni inşa etmek için bu noktayı seçti.
Tarihi Yarımada‘nın tam kalbinde konumlanmış olan Kutsal Havariler Kilisesi yıkıldı ve yerine Fatih Sultan Mehmet’e adanan cami yapıldı. Sultan öldüğünde buradaki türbesine defnedildi.
Son Söz
Fatih Sultan Mehmet’in ebedi istirahati için Havariyyun Kilisesi’nin olduğu yeri seçmesi sembolik bir anlam da taşıyor olabilir. Şehrin eski kurucusu olan İmparator Konstantin’in mozolesini kaldırmış, yerine yeni düzeni temsil eden bir cami ve anıt mezar yaptırmıştır.
Havariyyun Kilisesi‘nin yıkılmasıyla, patriklik makamı da tekrar yer değiştirmiş ve Pammakaristos Manastırı‘na taşınmıştı. Patrikhane, bu kilisenin de III. Murad döneminde Fethiye Camii’de dönüştürülmesiyle, son adresi olan Fener Rum Patrikhanesi‘ne (Aya Yorgi Kilisesi) geçti.
Patikhanenin Fener’e taşınması ile Rum asıllı Osmanlı vatandaşları da bu mahalleye yerleşmiş ve asırlarca burada yaşamışlardır. Düzenlediğim Fener ve Balat turlarında bu konuların tamamına ayrıntılı bir şekilde değiniyorum.
Havariyyun Kilisesi Tarihi ve Mimarisi by Serhat Engul
Leave a Reply