• Skip to main content
  • Skip to primary sidebar
  • Skip to footer
  • Home
  • About
  • Contact

Serhat Engül

Istanbul Gezi Rehberi

Haçlı Seferleri TARİHİ Hakkında Bilgi (Detaylı Özet) 2023

14 January 2023 by Serhat Engül Leave a Comment

Haçlı Seferleri, Orta Çağ‘da Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında vuku bulmuş bir savaşlar serisidir. 1096 ile 1291 yılları arasında yapılmış olan 9 Haçlı Seferi‘ne; Avrupa soyluları, şövalyeleri ve halkı büyük ilgi göstermiş ve zengin Doğu‘nun topraklarını paylaşmak için yollara düşmüşlerdir.

Hristiyanların ruhani lideri Papa‘nın çağrısı ile toplanan ordular, Avrupa’nın lideri olmak isteyen krallar ve soylular tarafından yönetildi ve birçok noktada amacından saptı. Haçlıların görünüşteki amacı kutsal toprakları ele geçirmek ve Hristiyanlığı yaymak olsa da, esasında para, ünvan ve şöhret için yapıldığı Batılı tarihçiler tarafından da kabul gören bir gerçektir.

Özellikle IV. Haçlı Seferi, o dönemde dünyanın en gelişmiş şehri olan Konstantinopolis‘in (İstanbul) yağmalanması ve yok edilmesi ile sonuçlandı. Aç gözlü Haçlı askerleri, Venedik Dükü Enrico Dandolo‘nun yönetiminde İstanbul’a girdiler ve şehri baştan sona yağmaladılar.

Bu yazıda Haçlı Seferleri tarihi hakkında bilgi bulabilirsiniz. İlk dört Haçlı Seferi, sebepleri ve sonuçları açısından tarihi daha çok etkiledi. Bu sebeple 1096 ile 1204 arasında gerçekleşmiş olan ilk 4 Haçlı Seferi’ni daha ayrıntılı inceleyeceğiz.

İçerik Listesi

  • Haçlı Seferleri Tarihi Hakkında Bilgi
    • 1. Haçlı Seferlerinin Sebepleri
    • 2. Haçlı Seferlerinin Başlaması
    • 3. Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)
    • 4. İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)
    • 5. Üçüncü Haçlı Seferi (1187-1192)
    • 6. Dördüncü Haçlı Seferi (1187-1192)
    • 7. Beşinci Haçlı Seferi
    • 8. Altıncı Haçlı Seferi
    • 9. Yedinci Haçlı Seferi
    • 10. Sekizinci ve Dokuzuncu Haçlı Seferleri
    • 11. Haçlı Seferleri’nin Sonuçları

Haçlı Seferleri Tarihi Hakkında Bilgi

Haçlı Seferleri tarihi yazısında 11 adet başlık bulabilirsiniz. Yazı beklediğimden biraz daha uzun oldu. Ancak filmlere ilham veren bu olaylar hakkında ayrıntılı bilgi vermek gerekiyordu. Alt satırlarda Haçlı Seferleri’nin sebeplerini ve sonuçlarını beraber keşfedeceğiz.

1. Haçlı Seferlerinin Sebepleri

Haçlı seferlerinin sebepleri arasında en başta geleni Doğu Akdeniz ticaretini ele geçirmekti. Orta Çağ’da Akdeniz ve çevresi, dünyanın en çok para kazandıran ticaret bölgesiydi. Doğu Akdeniz ticaretine egemen olan Bizans İmparatorluğu ve İslam Dünyası, silkinip güç toplamaya başlamış olan Batı Avrupa‘nın gözünde önemli rakiplerdi.

1071‘deki Malazgirt Savaşı ve büyük toprak kayıpları, Bizans İmparatorluğu’nu derinden sarsmış ve 10 yıl süren bir iç savaşa yol açmıştı. Bu karmaşanın ardından tahtı ele geçiren Aleksios Komnenos, 1081 yılında istikrarı sağlamayı başardı.

Türklerden kaybedilen toprakları almayı çok isteyen, ancak gücü yetmeyen Aleksios, 1095 yılında Papa II. Urban‘a elçiler gönderdi. Anadolu‘nun içlerine kadar sokulmuş olan Türkleri bertaraf etmek için paralı askerler talep etti.

2. Haçlı Seferlerinin Başlaması

Haçlı Seferleri Hakkında Kısa ve Özet Bilgi

Papa, imparatorun davetini ciddiye aldı ve 1095 yılında Fransa’da Clermont Konsili‘ni topladı. Konsilde Batı Avrupa’nın kralları ve soylularına, Müslümanların kontrolü altındaki kutsal toprakların geri alınması için toplanma ve bir ordu kurma çağrısı yaptı.

Papa’nın çağrısı askerler ve halk arasında inanılmaz ölçekte bir talep gördü. İnsanlar bu askeri seferi, aynı zamanda bir hac ziyareti olarak da görüyorlardı. Merak, dini duygular, kahraman olma isteği, mevki ve para hırsı gibi duygular insanlarda müthiş bir motivasyon sağlıyordu.

Haçlı Seferleri, aynı zamanda Tapınak Şövalyeleri, Hospitaller ve Töton Şövalyeleri gibi gizemli şövalye gruplarının oluşmasına zemin hazırladı. Bu gruplar, Avrupa‘dan kutsal toprakları ziyaret edecek olan Hristiyan hacılar için hac yollarının güvenliğini sağlamayı kendine görev edinmişti.

Haçlı seferlerinin başlaması, her grubun kendine göre çıkarları nedeniyle gerçekleşti. Papa’nın, Batı Avrupa krallarının ve Bizans İmparatorunun farklı beklentileri vardı. Bu çıkar çatışmaları IV. Haçlı Seferi’nde Hristiyanların birbirine düşmesine yol açacaktı.

3. Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)

Birinci Haçlı Seferi sırasında Batı Avrupa ülkelerinden oluşan 4 tane büyük ordu birleşti. Bu dört büyük ordunun başında, “Saint-Gilles’li Raymond”, “Bouillon’lu Godfrey”, “Vermandois’li Hugh” ve “Taranto’lu Bohemond” isimli krallar, prensler ve şövalyeler vardı.

Bu dört ordu, önce Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’e (İstanbul) gidecekti. Oradan da Anadolu‘ya ve de nihai hedef olan Kudüs‘e varacaklardı. Bu amaçla 1096 yılında Avrupa’dan yola koyuldular.

“Peter the Hermit” Komutasındaki Düzensiz Birlikler

Soyluların yönetimindeki bu nizami ordunun haricinde, tamamen ayaktakımından oluşan, disiplinsiz bir ordu daha toplandı. Kendisine “Halkın Haçlı Seferi” adını veren bu grup, Peter adında insanları vaazları ile etki altında bırakan bir keşiş tarafından yönetiliyordu.

Çapulculardan oluşan bu ordu, Anadolu‘ya zırh kuşanmış şövalyelerden önce vardı. Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, Peter’in komutasındaki bu düzensiz birlikleri uyardı ve komutanları beklemelerini söyledi. Ancak imparatorun sözlerine kulak asmayan bu grup, -kahraman olmak için- Anadolu içlerine doğru ilerledi. Anadolu’da konuşlanmış olan Selçuk Türkleri, Afyonkarahisar yakınlarında bu öncü birlikleri ağır bir bozguna uğrattı.

Haçlılar Konstantinopolis’e (İstanbul’un Eski Adı) Varıyor

Dört Haçlı ordusu Bizans‘ın başkenti Konstantinopolis‘e vardığında, İmparator Aleksios, Haçlı liderlerine Türklerden geri alınan toprakların kendisine iade edileceği konusunda yemin ettirdi. Böylece Selçuklu Türkleri‘ne Malazgirt Savaşı (1071) sonrasında kaybedilen topraklar geri alınacaktı.

1097 yılının baharında, Haçlılar günümüzün İznik şehrine yürüyüşe geçtiler. Burası o dönemde Selçuklu Devleti’nin başkentiydi. Mahşeri bir kalabalığa sahip Haçlı birliklerine karşı duramayan İznik, bir ay içinde düştü.

Haçlıların Kudüs’ü Ele Geçirmesi

Bizanslılar ve Haçlılar arasındaki pamuk ipliğine bağlı ittifaka rağmen, birleşik ordular 1098 yılında Antakya‘ya varmayı ve Orta Çağ‘ın bu kıymetli şehrini ele geçirmeyi başardılar.

Antakya, Roma İmparatoru Konstantin‘in Hristiyanlığı kabulünden beri en önemli 5 psikoposluk merkezinden biriydi. Bu şehirler Hristiyanlığın temelini atan İznik Konsili‘nde (M.S. 325) belirlenmişti. Kutsal olarak kabul edilen şehirler sırasıyla Roma, İstanbul, Antakya, Kudüs ve İskenderiye‘dir.

Antakya‘ya kimin hakim olacağı tartışmaları sürerken (Hem Bizans, hem de Haçlılar hak iddia ediyordu.) Haçlı orduları Kudüs‘e doğru devam ettiler ve o dönemde Fatımiler‘in (Mısır Merkezli İslam Devleti) elinde olan Kudüs‘ü kuşattılar. (1099)

Kuşatma sırasında şehre teslim olması için çağrı yapıldı. Şayet Müslümanlar teslim olursa, kadın ve çocuklara zarar gelmeyecek ve erkekler esir alınacaktı. Ancak verilen söz tutulmadı ve yüzlerce insan kılıçtan geçirildi. Kudüs, Haçlıların egemenliğine geçti.

4. İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)

Haçlıların kısa sürede hedeflerine ulaşmasının ardından, birliklerdeki insanların büyük bir kısmı ülkelerine döndüler. Kazanılan toprakları elde tutmak için, büyük duvarlarla çevrili kaleler inşa edildi ve şehir-devletleri kuruldu. Bunlardan en önemlileri Urfa (Edessa), Kudüs (Jerusalem), Antakya (Antioch) ve Trablus (Tripoli) idi.

Haçlılar yaklaşık 40 yıl boyunca kutsal toprakları ellerinde tutmayı başardılar. Ancak bu sırada Müslümanlar da yeniden organize olmaya ve düşmana karşı birleşmeye başlamışlardı. Sünniler ve Şiiler arasındaki mezhep çatışmaları rafa kaldırıldı ve Haçlılara karşı Kutsal Savaş (Cihat) ilan edildi.

Edessa Krallığı, Müslümanların Eline Geçiyor

Selçuk Atabeyi Imadeddin Zengi (Imad ad-Din Zengi) tarafından, Haçlıların kuzeydeki en önemli krallığı olan Edessa Krallığı ele geçirildi. Günümüzün Urfa şehrinde kurulmuş olan bu krallığın düşmesi, Avrupa‘da büyük yankı uyandırdı. Çünkü Kudüs tehlikeye girmişti.

Bunun üzerine Fransız Kralı VII. Louis ve Alman Kralı III. Konrad tarafından, 1147 yılında yeni bir Haçlı Seferi başlatıldı. Alman Kralı Konrad, doğrudan İç Anadolu üzerinden ilerlemek istedi, ancak Eskişehir yakınlarında Selçuklular tarafından büyük bir yenilgiye uğratıldı. İznik‘e kadar geri çekilip, Bizans‘a sığınmak zorunda kaldı.

Alman ordusunun başka bir kolu, sahildeki Bizans topraklarından ilerlemiş ve Kudüs‘e varmıştı. Fransız Kralı Louis ise önce doğrudan Antakya‘yı ziyaret etti ve oradan Kudüs’e geçti. Böylece tüm Haçlı ordusu Kudüs’te toplanmıştı.

Normalde İkinci Haçlı Seferi‘nin amacı, Urfa‘yı (Edessa) Müslümanlardan geri almak ve tehlikede olan Antakya Haçlı Krallığı‘nı kurtarmaktı. Şayet Antakya da düşerse, Kudüs’ün de kaybedilmesi söz konusuydu.

Şam Kuşatması ve Haçlıların Mağlup Olması

Ancak Haçlılar bunu yapmak yerine, konuşlandıkları Kudüs’ten hareket ederek; Orta Çağ‘ın en önemli ticaret kavşaklarından Şam‘ı (Damascus) ele geçirmek amacıyla, şehri kuşattılar. Şehrin valisi, Selçuk Atabeyi -Imadeddin’in yerine geçen oğlu- Nureddin Zengi‘den (Nur ad-Din Zengi) yardım istedi.

Birleşik İslam orduları, Haçlıları büyük bir yenilgiye uğrattı ve II. Haçlı Seferi tam bir fiyasko ile sonuçlandı.

5. Üçüncü Haçlı Seferi (1187-1192)

Haçlılar Mısır‘ı defalarca ele geçirmeye çalışmış, ancak başarılı olamamıştı. Mısır‘ın zorda olduğunu gören Nureddin Zengi‘nin orduları, Kahire‘ye bir sefer düzenleyip orayı ele geçirdiler ve Haçlıları kovdular. Bu başarılı seferi yürüten Vezir Shirkuh (Sadrazam) ve yeğeni Selahaddin (Salah ad-Din Yusuf ibn Ayyub) idi.

Vezir Shirkuh ve Nureddin Zengi‘nin kısa aralıklarla ölmesiyle, ordu tamamen Selahaddin‘in (Eyyubi Hanedanı’nın Kurucusu) himayesine geçti. Selahaddin Eyyubi‘nin hedefi Kudüs Haçlı Krallığı‘nı yıkmak ve Kudüs’ü geri almaktı.

Kudüs’ün Selahaddin Eyyubi Tarafından Geri Alınması

Kaderin bir cilvesi olarak, Haçlılara karşı girişeceği savaşı meşru kılan bir dizi olay vuku buldu. “Raynald of Châtillon” isimli Haçlı liderinin kervanları yağmalaması ve ticareti felç etmesi Selahaddin‘e istediği fırsatı vermişti.

Selahaddin‘in Haçlılarla yapılan Hattin Savaşı‘nda kazandığı zafer, Müslümanlara Kudüs, Akka ve Yafa gibi şehirlerin kapılarını açtı. Tarihçilere göre Papa III. Urban, Kudüs’ün düşmesi nedeniyle kahrından öldü.

Selahaddin Eyyubi, Kudüs Kralını Hattin Savaşı’nda Esir Alıyor

Görsel Hakkında: Kudüs Krallığı’nı yöneten V. Baldwin ölünce, kız kardeşi Sybilla ve kocası Guy of Lusignan tahta çıktılar. Üst satırlarda bahsettiğimiz Raynald of Châtillon‘un yaptığı barbarlıklar, onu Orta Doğu’nun en nefret edilen adamı yapmıştı. Hattin Savaşı‘nda Selahaddin, fırsatını bulur bulmaz Raynald‘ı infaz etti. Resimde temsili olarak bir eliyle Raynald’a ceza keserken, diğer elindeki kılıç ile de Guy‘ı esir almaktadır. Bu konular Orlando Bloom‘un başrolünü oynadığı Cennetin Krallığı (Kingdom of Heaven) filmine de ilham vermiştir.

III. Haçlı Seferi İçin Papa Tarafından Çağrı Yapılıyor

Yeni Papa VIII. Gregorius, kutsal toprakları kurtarmak için Üçüncü Haçlı Seferi için çağrı yaptı. Alman Kralı Frederick Barbarossa, Fransa Kralı II. Filip ve İngiltere Kralı I. Richard (Aslan Yürekli) ordularını toplayıp yola çıktılar.

Kutsal Roma Germen Kralı Frederick Barbarossa, Anadolu içlerine doğru ilerlediği sırada Göksu Nehri‘nde atının tökezlemesi sonucu nehre düştü ve boğularak öldü. Bunun üzerine ordusu savaşmadan Almanya‘ya geri döndü.

Aslan Yürekli Richard ve Selahaddin Eyyubi Çarpışıyor

İngiliz Kralı Richard‘ın ordusu ise Arsuf yakınlarında Selahaddin‘in birliklerinin saldırısına uğradı. İlk anda bir şaşkınlık yaşasa da, karşı koymayı başardı ve saldırıyı püskürttü. Kudüs önlerine kadar gelen Richard, kendisine yapılan baskıya rağmen şehri kuşatmak istemedi.

Yafa Antlaşması İle Barış Tesis Ediliyor

Akka ve Yafa şehirlerini Müslümanlardan geri alan İngiltere Kralı Richard, Selahaddin Eyyubi ile Yafa Antlaşması‘nı imzaladı.

Bu barış antlaşması gereğince iki taraf arasında 3 yıl sürecek bir ateşkes ilan edilmiş, Müslüman ve Hristiyan hacıların can güvenliği karşılıklı garanti edilmişti.

Kudüs Haçlı Krallığı bölgede varlığını sürdürecek olmasına rağmen, Kudüs şehri Müslümanlar’da kaldı.

6. Dördüncü Haçlı Seferi (1187-1192)

12. Yüzyıl‘ın sonunda, yani 1198 yılında Papa III. Innocent, Dördüncü Haçlı Seferi için çağrı yaptı. Hedef her zaman olduğu gibi Kudüs ve çevresindeki kutsal toprakları geri almaktı. Ancak Avrupa ve Bizans İmparatorluğu arasındaki güç savaşı (ekseriyetle Akdeniz ticaretindeki üstünlük için) ve mezhep kavgaları (Katolikler ve Ortodokslar) bu seferi gölgeledi.

O zamana kadar yapılmış diğer Haçlı seferlerinde, Bizans imparatorları temkinli davranmış ve Haçlıları kendi topraklarına zarar vermeden Antakya ve güneyine sevketmeyi başarmıştı. Ancak 4. Haçlı Seferi sırasında Bizans içinde bir dirlik yoktu ve hatta taht kavgaları baş göstermişti.

İmparator III. Aleksius‘u devirmek için, kuzeni bir darbe yapmaya hazırlanıyordu. Bu amaçla da Haçlılardan yardım istedi. Haçlılar gelip, III. Aleksius‘un alaşağı edilmesine ve yerine kuzeni IV. Aleksius‘un tahta çıkmasına yardımcı oldular. Ancak kendilerine söz verilen ganimetleri almadan, yeni imparator bir suikaste uğradı.

IV. Aleksius‘un ölmesinin başlıca sebeplerinden biri, Ortodoks Bizans’ı; Katolik Kilisesi’ne ve dolayısı ile Papa‘ya bağlamak istemesiydi. Elbette oldukça tutucu olan Bizans halkı bunu kabul etmedi ve yeni imparatoru Latinler (Katolikler) ile ilişkilerinden dolayı cezalandırdılar.

Ancak Haçlılar‘ın yeni imparatordan büyük beklentileri vardı. Bunu da kaba kuvvetle şehri yağmalayarak elde etmek istediler. Sonuç olarak da tarihte Konstantinopolis’te Latin İstilası olarak bilinen olay vuku buldu. Dünyanın en güzel şehirlerinden Konstantinopolis (Bizans dönemi İstanbul) yerle bir edildi ve yağmalandı. Tüm kıymetli anıtları, heykelleri, kutsal emanetleri ve altınları İtalya‘ya kaçırıldı.

IV. Haçlı Seferi’nde Konstantinopolis’in İşgali

7. Beşinci Haçlı Seferi

Beşinci Haçlı Seferi, Avrupa’da Antik Çağ’dan kalmış pagan unsurların temizlenmesine de hizmet etti. Kilise tarafından sapkın olarak ilan edilen bu grupların üzerine gidildi.

1216‘da düzenlenen 5. Haçlı Seferi, Mısır’ı karadan ve denizden kuşattı. Selahaddin Eyyubi‘nin yeğeni Kamil bin Adil tarafından püskürtüldü ve başarısız bir şekilde sona erdi.

8. Altıncı Haçlı Seferi

1229‘da Altıncı Haçlı Seferi‘nde İmparator II. Frederick (Kutsal Roma İmparatoru), Kamil bin Adil ile bir sözleşme yaparak; Kudüs‘ün geçici olarak Haçlıların himayesine geçmesini sağladı. Ancak antlaşmanın süresi dolunca Müslümanlar, kolaylıkla Kudüs’ü geri aldılar.

9. Yedinci Haçlı Seferi

1248 yılına gelindiğinde, Fransa Kralı IX. Louis, Mısır’a bir sefer düzenledi. Yedinci Haçlı Seferi olarak bilinen bu girişim de büyük bir fiyasko ile sonuçlandı.

Memlüklüler Tarafından Haçlıların Sökülüp Atılması

Haçlılar yüzyıllar boyunca Suriye, Filistin ve Mısır gibi İpek Yolu ticaretinin kavşak noktalarını ele geçirmek için kıvranıp durmuşlardı. Ne var ki, düzenlenen 7 Haçlı Seferi sonunda elde edilen sonuç ise tatmin edici değildi. Üç önemli şehir olan Kudüs, Yafa ve Akka’dan; elde yalnızca Akka kalmıştı.

Memlüklüler, İslam Devleti‘nde (Eyyubi Hanedanı) görev yapan bir askeri grup iken; Mısır’ı tamamen ele geçirdiler ve tüm Orta Doğu‘ya yayıldılar. Yaptıkları önemli şeylerden ilki, Cengiz Han ve diğer Moğol gruplarının saldırılarına karşı koymak ve Kutsal Toprakları, işgalci kavimlere karşı savunmak oldu.

Memlüklüler 1268 yılında Antakya Haçlı Krallığı‘nı da ele geçirince, Haçlılardan kalan bakiyelerin büyük bir kısmı tasfiye edilmiş oldu.

10. Sekizinci ve Dokuzuncu Haçlı Seferleri

Antakya’nın düşmesiyle çılgına dönen Fransız Kralı Louis 1270 yılında Sekizinci Haçlı Seferi‘ni başlattı. Amacı Suriye‘yi ele geçirmek ve Müslümanların ticaret yollarını felç etmekti. Bu amaçla Doğu Akdeniz‘e gelmek yerine, öncelikle Tunus‘a gitti ve orada öldü.

İngiltere Kralı I. Edward da 1271’de Dokuzuncu Haçlı Seferi‘ni düzenledi. Ancak hiçbir kayda değer başarı kazanamadan döndü.

Nihayet Haçlılardan kalan son şehir olan Akka da, 1291 yılında Memlüklüler tarafından ele geçirildi ve Haçlı Seferleri sona erdi. Artık Orta Doğu‘da, Haçlı ordularına lojistik destek sağlayacak hiçbir nokta kalmamıştı.

11. Haçlı Seferleri’nin Sonuçları

Haçlı Seferleri’nin sonuçları, genel anlamda bakıldığında Hristiyan Avrupa için büyük bir fiyaskodur. Askeri anlamda büyük kayıplar verilmiş ve karşılığında hiçbir somut sonuç elde edilmemiştir.

Ancak Haçlı Seferleri‘nin günümüz dünyasına dolaylı etkileri ve hatta sağladığı kazanımlar da olmuştur. Bu seferler sırasında çok büyük bir süratle denizden ve karadan ilerleme ve lojistik destek sağlama ihtiyacı doğmuş ve bu konuda çözümler üretilmiştir. Gemi inşa etme, birlikleri hızla sevketme ve kaynakları doğru kullanma mecburiyeti doğmuştur. Bu zorlayıcı koşulların sonucunda, Avrupa’da askerlik mesleği gelişmiş ve kurumsallaşmaya başlamıştır.

Haçlı Seferleri’nin ilk etapta Vatikan‘ın gücünü doruğa ulaştırdığı ve Papa‘ya eşi benzeri görülmemiş bir güç ve servet sağladığı doğrudur. Ancak uzun vadede Haçlı Seferleri sayesinde, Batı Avrupa‘nın, skolastik düşünce sebebiyle içinde sıkışıp kaldığı “Karanlık Çağ” aşılmış ve Rönesans‘a giden süreç başlamıştır. Müslüman Doğu‘nun o dönemde daha üstün pozisyonda olan kültürü ve askeri kabiliyeti, Hristiyanları da kendini geliştirmeye zorlamıştır.

Haçlı Seferleri Tarihi, Doğu’nun gözünden bakıldığında vahşi, ahlak dışı ve barbarca saldırılar bütününden başka bir şey değildir. Müslümanların ve hatta Musevilerin katledildiği bu savaşlar, bugün hala yüzleştiğimiz Batı ve Doğu ayrımını derinleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. Kaldı ki, Hristiyan olduğu halde Bizanslılar bile Haçlı Seferleri’nin yıkıcı doğası ile yüzleşmiş ve kendileri için İstanbul’un Fethi‘ne (1453) kadar sürecek olan çöküş dönemi başlamıştır.

Haçlı Seferleri Tarih Özeti İçin Faydalandığım Kaynak:

Yazı genel anlamda bir çeviridir. Ancak çeşitli kaynaklardan doğrulama yaparak ilerledim. Bu kadar detaylı bir yazıda kronolojik sıra ve olay kurgusu çok önemli. Bu anlamda aşağıya linkini bıraktığım kaynak çok yardımcı oldu.

The History of Crusades

Thank you for your courtesy

Haçlı Seferleri Tarihi Hakkında Bilgi by Serhat Engül

Filed Under: Bizans Tarihi

About Serhat Engül

Merhaba, ben Serhat Engül. İstanbul'da faaliyet gösteren bir profesyonel turist rehberiyim. Bu sitede İstanbul tarihi ile ilgili yazılar bulabilirsiniz. Ayrıca elimden geldiğince İstanbul'un gölgede kalmış tarihi eserlerini de tanıtıyorum. Keyifli okumalar dilerim.

Reader Interactions

Leave a Reply Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Primary Sidebar

Sosyal Medya Linkleri

  • Facebook
  • Instagram
  • Pinterest
  • Twitter
  • YouTube

Istanbul Turist Rehberi

Merhaba, ben Serhat Engül. İstanbul'da faaliyet gösteren bir profesyonel turist rehberiyim. Bu sitede İstanbul tarihi ile ilgili yazılar bulabilirsiniz. Ayrıca elimden geldiğince İstanbul'un gölgede kalmış tarihi eserlerini de tanıtıyorum. Keyifli okumalar dilerim.

serhatengul

Geçenlerde rüyalar ile ilgili bilimsel bir değe Geçenlerde rüyalar ile ilgili bilimsel bir değerlendirme okumuştum. Bu yazıya göre rüyalar ve ilham dediğimiz şey tamamen bilinçaltının bir yansımasıydı. İnsan böyle düşününce insan zihninin ne kadar kompleks bir yapıya sahip olduğunu bir kez daha anlayıp irkiliyor. Aradan belli bir zaman geçti ve ben bu yazıyı okuduğumu bile unutmuştum. Rüyamda ise uluslararası bir müzik müsabakası vardı ve Türk sanatçı piyanosu ile muhteşem bir eser çalıyordu. Adam piyanonun tuşlarına öylesine seri ve (müziğin ritmine göre) sert bir şekilde basıyordu ki, ona delicesine özeniyor olsam da, hiçbir zaman onun gibi çalamayacağımı aklımdan geçiriyordum. Ben piyano eğitimi almamış olmama hayıflanırken eserini sonlandırdı ve seyirciyi selamlamaya başladı. Yalnız dev bir konser salonundaki seyircileri çılgına çeviren ve delicesine alkışlanan Türk piyanist, siyahi bir kardeşimizdi. Şimdi düşününce onu Fransız futbolcu Mbappe'ye benzettim. Ama bir dakika! Yoksa yıllar önce izlediğim "Green Book" filmindeki Don Shirley'e mi benziyordu. Hani şu siyahi Amerikalı piyanist ve onun İtalyan şoförünün maceralarını anlatan filmden mi anımsamıştım onu?! Eh işte bunlar hep bilinçaltı... :) Pandemi sırasında müzisyenlerin sorunları ile ilgili bir video izlemiştim. (Ben insan değil miyim? Bölüm 3) Orada röportaj veren efsane Türk müzisyenlerinden biri (Ahmet Güvenç), 13:20'den itibaren inanılmaz bir konuya giriyor ve "Gülpembe'yi nasıl bestelediniz?" sorusuna: "Ben yapmadım onların hepsi zaten var. Sen yeterince incelebilirsen ve çalışırsan oradan bir tanesini almana izin veriyorlar" demişti. Bu bana Storytel'de son dinlediğim kitap olan Orhan Pamuk'un "Kar" romanındaki şair KA'nın (Kerim Alakuşoğlu) Kars'ta kendisine gelen şiirleri bir telaşla not defterine yazmasını anımsatıyor. "Şiir geldi" diyen KA, yalnız kalabileceği en yakın yere gidip göklerden gelen ilhamı kağıda aktarıyordu. Storytel sayesinde son 2 ayda 6 kitap okudum. Üçü Orhan Pamuk'un kitaplarıydı. "Kafamda Bir Tuhaflık", "Benim Adım Kırmızı" ve son olarak da "Kar". Orhan Pamuk okuyan birinin edebiyata yakınlık duymaması imkansız olsa gerek. #serhatengul #istanbulturistrehberi
İstanbul'daki turizmin doğası gereği ne kadar İstanbul'daki turizmin doğası gereği ne kadar hareketli bir turist sezonu olursa olsun, Kasım sonunda itibaren işler yavaşlamaya başlar. Aralık, Ocak ve Şubat ayları ise oldukça sessiz ve sakin geçer. Bu durum her ne kadar ekonomik anlamda bir dezavantaj getirse de, bir yandan da insanın kendini yenilemesi için kucak dolusu boş zaman anlamına gelmektedir. Zaten turizm ile uğraşan biri senelik mali programını yaparken "winter is coming" durumunu her zaman göz önüne almak durumundadır. Bu sebeple de "Ağustos Böceği" değil, "Karınca" gibi davranmak gerekir. Velhasıl havaların soğuması ile oluşan boş zamanı değerlendirmek için birçok uğraş edindim. Bunlardan ilki kendimden daha tecrübeli rehberlerin turlarına katılıp İstanbul'a başka birinin penceresinden bakmak oldu. Gerçekten de bazen anlatan değil de, dinleyen tarafta olmayı çok seviyorum. Bir turist grubunun arasına karışıp "masum bir turist" olarak şaşkın şaşkın etrafıma bakınmak çok hoşuma gidiyor. Bir de eski rehberler ile arşınladığım semtlerle ilgili daha önce duymadığım keyifli öyküler dinliyorum. Uzun bir süre kendi bildiğiniz yerleri gezdirip, kendi bilgilerinizi paylaşınca bir çeşit körleşme yaşayabiliyorsunuz. Bu da sizin bir döngüye girmenize sebep oluyor. Bu zinciri kırmak için farklı kitaplar okumak, farklı insanlarla gezmek ve şehirde bolca yürüyüş yapmak gerekiyor. Bu arada daha önce Storytel'e yeni üye olduğumu ve çok memnun kaldığımı söylemiştim. Henüz iki ay dolmadan Sofie'nin Dünyası, Doğu Ekspresi'nde Cinayet, Bir Borsa Spekülatörünün Anıları kitaplarını bitirdim ve şimdi Orhan Pamuk'un bir kitabına başladım. İstanbul'u bu kadar seven biri olarak, Orhan Pamuk'un kitaplarını daha önce okumadığım için kendime hayret ediyorum. Şu an okuduğum (yani dinlediğim) "Kafamda Bir Tuhaflık" isimli kitabındaki İstanbul nostaljisinden çok keyif aldım. Kitap Beyoğlu başta olmak üzere İstanbul'un birçok semtinde 1950'lerden itibaren yaşanan dönüşümü okuyucuya ustalıkla aktarıyor. Böylece başka rehberlerin turlarında tekrar tekrar gezdiğim Beyoğlu'nun mahalleleri (Cihangir, Tomtom, Firuzağa v.b.) hakkında tamamlayıcı birçok bilgiye eriştim. #serhatengul #istanbulclues #istanbulturistrehberi
Storytel sayesinde uzun zamandır okumaya bir tür Storytel sayesinde uzun zamandır okumaya bir türlü vakit bulamadığım bir kitabı bitirdim. Yıllar önce Sofie'nin Dünyası'nı (diğer birçok kitap gibi) alıp kitaplığıma koymuştum ama okumaya fırsat bulamamıştım. Okuma önceliğini mesleğimle paralel olan tarih kitaplarına verdiğim için aldığım alternatif kitaplar yıllarca kenarda bekliyor. Geçen ay Storytel'e üye olunca sanal kitaplığıma ilk eklediğim iki kitap "Doğu Ekspresinde Cinayet" ve "Sofie'nin Dünyası" olmuştu. 19 saatlik bir kayıt olan Sofie'nin Dünyası'nın yalnızca bir haftada sonuna geldim. Bu sesli kitap işi gerçekten çok hoşuma gitti. Böylece müzik dinleyerek harcadığım zamanı harika bir uğraşla değerlendirme şansı buldum. Sesli kitap elbette basılı kitapların yerini tam olarak tutmuyor. Ben okuduğum kitapların altını çizip, bazen de özetini çıkardığım için kesinlikle aynı şey değil. Ancak kitaptan aldığım ilhamla birçok Wikipedia sayfasını karıştırdığım için aklımda çok şey kaldı. Her şeyden önce "Felsefe Tarihi" ile ilgili aklımda bir zaman çizelgesi oluştu. Genel anlamda bir çocuk kitabı olarak kabul edilse de, Sofie'nin Dünyası Antik Yunan döneminden günümüze kadar yaşamış olan filozofları aklınızda bir sıraya koyuyor. Bu sayede merak ettiğiniz felsefi akımlara ve filozoflara kitap dışında yaptığınız araştırmalar ile yoğunlaşabiliyorsunuz. Sesli kitap elbette yazılı kitap kadar akılda kalıcı olmayacaktır ama anladığım kadarıyla notlar alarak daha fazla fayda sağlamak mümkün. 2 senelik pandemi sonrası İstanbul'da Nisan'dan itibaren güzel bir turizm sezonu oldu. İşlerin ufaktan yavaşlamaya başladığı şu günlerde Storytel gibi birkaç uğraş daha buldum ve onları da günlük gibi kullandığım sayfamdan paylaşacağım. Marmaray geldiğinden beri vapura çok daha az biner olduk. Ama geniş vakitlerimde halen Eminönü-Kadıköy veya Beşiktaş-Kadıköy vapurları ile seyahat etmeyi çok seviyorum. Eğer turlarımda Kadıköy olursa da ulaşım için mutlaka vapur kullanıyorum. Vapur yolculuğu İstanbul'da yaşamanın en vazgeçilmez parçalarından biri. Bir dönem her gün kullanmaya çok alışmıştım ve tadını çok da çıkaramıyordum. Şimdi ara sıra bindiğim için turistik gezi gibi geliyor. :) #serhatengul #istanbulclues
Gezilerim sırasında en çok gözlemlediğim şey Gezilerim sırasında en çok gözlemlediğim şeylerden biri insanların bir öykü anlatılırken pür dikkat kesilmesi ve tarihten çok hoşlanmayanların bile dinlemeye başlaması. Bu sebeple gezdirdiğim her yerin tarihini ve öne çıkan özelliklerini bir öykünün parçaları gibi anlatıyorum. Baştan sona dinleyen kişi hem benim o tarihi eserle ilgili bildiğim hemen her şeyi öğrenmiş oluyor ve hem de parçalar birleştiğinde bir bütünlük oluşuyor. Bu da dinleyen kişiyi tatmin ediyor. Yeni bir şeyler öğrenme hissi gelişmiş zihinler için çok kıymetli bir şey. Para biriktirip sevdiğiniz bir şeyi almak ile benzer bir kavuşma algısı yaratıyor. Beni dinleyen birçok kişinin "Evet işte şimdi kafamda her şey yerine oturdu." dediğine çok şahit oldum. O an yüzlerindeki gülümseme benim için paha biçilemez oluyor. Bazı insanlar "Ben rehbersiz de pekala gezebilirim. Bilmediğim bir şeye de herhangi bir kaynaktan bakarım." diyorlar. Ancak kendilerine rehber tarafından verilen bilginin, uzun yılların içinden süzülerek geldiğini hesaba katmıyorlar. Yani bir bölgede uzmanlaşmış bir arkeolog, sanat tarihçisi veya tur rehberinin bildiklerini öğrenmeniz için onlarca kitap okumanız ve söz konusu yere onlarca ziyaret yapmış olmanız gerekiyor. Bu detayların size hazır olarak verilmesi, adeta size çok değerli bir şeyin sunulması gibidir. Bilgi çağımızın en kıymetli hazinesi olduğu için, gelişmiş zihinler "hedeflenen bilgiye" ulaştıklarında büyük bir zevk alıyorlar. Ben tarihin belli bir döneminde (Geç Antik Çağ ve Orta Çağ) uzmanlaşmaya çalışan bir rehberim. Elbette sunumlarım da bu dönem içinde kaldıkça daha vurucu oluyor. Ancak ben de az bildiğim ve çok ilgi duyduğum bir konuda başka bir uzmandan bilgi edindiğimde benzer bir hissi yaşıyorum. Karşımdaki insanın ağzından çıkan her kelimeye adeta dikkat kesiliyorum. Çünkü biliyorum ki o bilgileri edinmek için yıllar harcamak gerekiyor. Yapay zekanın birçok mesleği yok edeceğine dair bir algı var. Ancak insanlığın en eski mesleklerinden olan "öykü anlatıcılığı" yakın zamanda kaybolacak gibi değil. Bu kabiliyete sahip olan insanların daha uzun yıllar romanları okunur, filmleri izlenir ve anlatıları da dinlenir.
Son zamanlarda fark ettim ki, Youtube üzerinden y Son zamanlarda fark ettim ki, Youtube üzerinden yayın yapan belgesel kanallarının kalitesi inanılmaz yükselmiş. Epic History TV diye bir kanalda ünlü Doğu Roma generali Belisarius'un hayatını anlatan bir belgesele denk geldim ve çok keyif aldım. Adamlar her biri yaklaşık 25 dk süren 6 parçalık bir belgesel hazırlamışlar ve ortaya adeta bir şaheser çıkmış. Eskiden bu kalitede belgeselleri ancak BBC'de veya History Channel'da görebilirdik. Şimdi önümüzde sonsuz seçenek var. Belisarius, 500'lü yıllarda İstanbul'da (o zamanki adıyla Konstantinopolis) yaşamış bir Bizans subayıydı. 532 yılında yaşanan büyük Nika İsyanı'nın bastırılmasında kilit rol oynamıştı. Daha önce Belisarius'un Afrika ve İtalya seferlerini John Julius Norwich'in "Byzantium" adlı kitabından detaylıca okumuş ve çok keyif almıştım. Şimdi bu belgesel sayesinde bir animasyon tadında bir kez daha izledim. Bazen düşünüyorum da bazı insanlar ünlü olmak için doğmuş. :) Sen Bizans'ın gücünün zirvesinde olduğu 6. yüzyılda dünyaya gel ve Justinianus gibi bir imparator ile aynı dönemde tarihe adını yazdır. "Flavius Belisarius" adamın ismi bile söylerken insanın ağzını dolduruyor. Gerçi Justinianus da öyle! Ayasofya daha inşa edilir edilmez ilk bu adamlar gezdi. Vallahi insan kıskanıyor! Yine her zaman olduğu gibi yazdığım şeylerin eklediğim resimle bir alakası yok. :) Instagramı böyle bir günlük gibi kullanmaya devam edeceğim. Belki sonradan döner nelerle ilgilenmişim diye bakarım. Ha bu arada bu sevimli kediciğin arkasındaki tarihi bina ünlü Sirkeci Tren İstasyonu. Hani şu Şark Ekspresi'nin (Orient Express) son durağı olan yer. Storytel'den Agatha Christie'nin "Doğu Ekspresinde Cinayet" romanına başlamışken iyi denk geldi. #istanbulphotos #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #serhatengul #istanbulturistrehberi
Turlarım genelde Sultanahmet, Fener-Balat ve Beyo Turlarım genelde Sultanahmet, Fener-Balat ve Beyoğlu semtlerinde oluyor. Ancak turlardan sonra vakit buldukça çocukluk aşkım Kadıköy'e kaçıyor ve burada vakit geçiriyorum. İstanbul'da yabancı turistleri gezdirdiğim ve ballandıra ballandıra tarihini anlattığım yerler ile kendi vakit geçirmek istediğim yerler arasında biraz fark var. Örneğin turlarım biter bitmez Sultanahmet'i hemen terk ediyorum. Balat'ta vakit geçirmeyi biraz daha fazla sevsem de ilk sıralarda olduğunu söyleyemem. Buna karşın Eminönü ve Kadıköy ise İstanbul'da dolaşmayı en çok sevdiğim yerler. Üçüncü sıraya ise Beyoğlu'nun Tünel'den Galatasaray Lisesi'ne kadar olan kısmını koyabilirim. #istanbulphotos #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #serhatengul #istanbulturistrehberi
Yerebatan Sarnıcı 2015 ile 2020 yılları arası Yerebatan Sarnıcı 2015 ile 2020 yılları arasında kısmen tadilattaydı. Bu sebeple sarnıcın yarısına denk gelen bir bölümü göremiyorduk. 2020 yılında (pandemi sırasında) tamamen kapanan sarnıçtaki tadilat hızlandırıldı ve 2022'nin yaz aylarında yeniden açıldı. Şu sıralar İstanbul'da gezebileceğiniz en şık tarihi eserin, oldukça başarılı bir tadilat geçiren Yerebatan Sarnıcı olduğunu söyleyebilirim. İçerideki kırmızı ve yeşil ışıklar harika bir ambians yaratıyor. Son tadilattan sonra sarnıcı süsleyen modern sanat eserleri bazıları tarafından beğenildi, bazıları tarafından ise eleştirildi. Açıkçası ben beğenen taraftayım. Sarnıcın atmosferi ile uyum sağlayan hoş sanat eserleri eklenmiş oldu. Şu sıralar Ayasofya'nın önünde inanılmaz kuyruklar var. Bazı kısımlar (üst kat galerileri) de kapalı. Sultanahmet Camii tadilatta ve mavi çiniler inşaat iskelesinden dolayı görülemiyor. Topkapı Sarayı'nda ise Hazine Dairesi'nin restorasyonu henüz bitmedi. Daha başka birçok tarihi eser (Kariye Camii, Fehiye Müzesi v.b.) tadilatlar sebebi ile kapalıyken Yerebatan Sarnıcı'nın tüm görkemiyle geri dönmesi güzel oldu. Darısı diğer yerlerin başına diyelim. #istanbulphotos #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #serhatengul #istanbulturistrehberi
Dünyada kedilerin bu kadar yaygın yaşadığı b Dünyada kedilerin bu kadar yaygın yaşadığı bir şehir var mıdır bilmiyorum. Ben gezdiğim yerler arasında hiç görmedim. Avrupa'da zaten sokaklarda hayvan gezmiyor. Hindistan'da biraz kedi görmüştüm ama çok zayıf ve bakımsızlardı. Bizim kedilerin onlara göre maşallahı var. Elbette kışın onlar için hayat biraz zorlaşıyor. Bir de trafik belası var. Ama bağışıklık sistemi sağlam olan kediler, araçlardan ve türlü beladan kendini koruyup uzun bir yaşam sürebiliyor. Son dönem Sirkeci Garı'nda bir kedi kolonisi görüyorum. Bu yaz başında hepsi yavruydu, şimdi büyüdüler. Sultanahmet, Fener Balat, Cihangir ve Kadıköy zaten kedi dolu. Onların mutlu ve huzurlu olduğunu gördükçe ben de seviniyorum. Bagajda koca bir kutu kedi maması taşımak 7 yıldır alışkanlık oldu. Doğadan soyutlanmış ve stresle dolu şehir hayatında belgesel izler gibi kedileri izliyor ve terapi misali ruhumuzu tedavi ediyoruz. Çok yaşayın minikler! #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #istanbullife #cats #catsoftheworld #serhatengul #istanbulturistrehberi
It is a great pleasure to wander in the historical It is a great pleasure to wander in the historical bazaars of Istanbul. Especially getting lost in the Grand Bazaar is a funny experience for every first time tourist in Istanbul. Home to more than 3000 shops spread over 67 streets, the Grand Bazaar is like a gigantic labyrinth. Here you can buy many things about Turkish handicrafts. Among the main things that can be found in the Grand Bazaar are Turkish carpets, Iznik tiles, scarves, bags and watches. However, what stands out in front of all in terms of visuality are colored lanterns. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
There is a giant mosque on the top of the Historic There is a giant mosque on the top of the Historic Peninsula, which can be seen from almost anywhere in Golden Horn. This mosque was built in the 16th century by Mimar Sinan, the most famous architect in Ottoman history. This mosque, which was built on one of the most prominent hills of old Istanbul, was built in the name of Sultan Suleyman, who was the ruler during the peak years of the empire. The Suleymaniye Mosque overlooks the city from a hill. On the other hand, there is another mosque on the left of the photograph, which looks like its little baby. This second mosque was built for Rustem Pasha. He was married to the daughter of Suleyman the Magnificent and was also a Grand Vizier. Rustem Pasha Mosque, which hosts the most beautiful examples of Iznik tiles, is one of my favorite mosques in Istanbul. Since the Blue Mosque is under restoration these days, we cannot see the magnificent tiles inside. But similar tiles can be seen in the Rustem Pasha Mosque. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulblog #istanbulmoments #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Fener Balat walking tour is one of the most enjoya Fener Balat walking tour is one of the most enjoyable activities to do in Istanbul. Here you can visit hundreds of years old mosques, churches and synagogues. You can also take pictures of colorful houses and retro cafes. Fener and Balat are also one of the districts of Istanbul that stand out with their cats. Many stray cats live on "Kiremit Street", where there are colorful houses. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #cats #istanbulcats #istanbulblog #instagood #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Ortakoy is one of the most beautiful districts in Ortakoy is one of the most beautiful districts in Istanbul. Having breakfast in "Ortakoy" at the weekend and walking to "Bebek" is one of my favorite activities as an Istanbulite. Ortakoy Mosque is the most iconic mosque of the Bosphorus shores. Almost everyone in Istanbul has a photograph of the Ortakoy Mosque and the Bosphorus Bridge in the background. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #ortakoy #ortaköysahil #ortaköycamii #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
The history of GALATA TOWER goes back to the 14th The history of GALATA TOWER goes back to the 14th century. During the Byzantine period, some Italian trade colonies were given commercial privileges. Among them were the Venetians and the Genoese. During the Middle Ages, the Golden Horn was a dividing line between Orthodox and Catholics. Orthodox peoples lived in Constantinople to the south of the Golden Horn, and Catholics lived within the walls of Galata in the north. In 1204, during the Fourth Crusade, the Latins invaded and plundered Constantinople. The "Venetians" fell out of favor with Byzantium for helping this plunder. Since the "Genoese" supported Byzantium, the Galata region was allocated to them. The Genoese built the Galata Tower in 1348 to observe and protect the harbor on the Galata coast. The contribution of the Genoese to Istanbul was not limited to this. For example, Yoros Castle on the Black Sea coast was also built by them. After the Ottomans conquered Constantinople in 1453, they wanted to continue trade. In this way, Venetians and Genoese preserved their privileges as in the Byzantine period. Galata Tower was also used as a fire watchtower in the last period of the Ottoman Empire. Firefighters would see the fires in the city from here and go to help. The tower was converted into a museum during the republic period and became the best place to watch the panoramic view of Istanbul. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #instadaily #instacool #galatatower #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Fener and Balat walk is one of the most popular ac Fener and Balat walk is one of the most popular activities among Istanbulites in recent years. The most beautiful streets to take photos in these districts are "Kiremit Street" (the place seen in the picture) and the nearby "Merdivenli Yokus Street". I think this is one of my favorite photos in my archive. In 2018, I took my favorite lenses, "Tokina 11-16mm" (Ultra wide angle) and "Tamron 17-50mm", and went to visit Fener and Balat districts. That day was quite productive for me in terms of photography. I decorated many articles I wrote on "IstanbulClues.com" about these districts with the photos I took during this walk. Of course, many things have changed since then. For example, in my recent visits, I cannot see the iconic street art works in front of "Atolye Kafasi", the famous cafe of the district. There were pictures of the most famous actors and actresses of Turkish cinema, but they are no more. Similarly, while some things have lost their popularity in Fener and Balat in recent years, others have come to the fore. If you want to learn more about this subject, you can paste this link into your browser and read the related article on my blog: https://istanbulclues.com/istanbul-fener-balat/ #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulfener #istanbulbalat #balat #balatistanbul #feneristanbul #fenerbalat #istanbultourguide #instagood #instadaily #instacool #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Istanbul's Historical Peninsula has always been an Istanbul's Historical Peninsula has always been an important center since the 7th century BC. The story of Old Istanbul begins with the Ancient Greek city of "Byzantium", continues with the Roman capital "Constantinople", and extends to the Ottoman capital "Istanbul". Today, the most important historical monuments of Istanbul, such as Hagia Sophia, Blue Mosque, Topkapi Palace, Grand Bazaar and Spice Bazaar, are all located in the Historic Peninsula. Surrounded by Roman walls, this area forms the core of Istanbul. The Galata Bridge in the photo connects Old Istanbul and relatively Modern Istanbul (Beyoglu and beyond). The mosque seen on the horizon is the Suleymaniye Mosque, the largest and most beautiful mosque in Istanbul. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Istanbul is a city famous for its stray cats. The Istanbul is a city famous for its stray cats. The most famous of these cats was Gli, who lived in Hagia Sophia for 15 years. Gli became an angel a few years ago. But there are still many beautiful cats in the Old City. There is a documentary called "Kedi", which reflects the life of stray cats in Istanbul. You can find this documentary, which also has an English version, on Youtube. Thus, as you see Istanbul through the eyes of cats, you can also see how the majority of Istanbulites are passionately attached to cats. I guess I am one of those cat-loving Istanbulites. Because I always keep a box of cat food in the trunk of my car. So I feed the cats in front of my house at least once a day. #cats #catsofistanbul #catsofinstagram #istanbulphotos #istanbultravel #istanbullife #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #serhatengul #istanbulturistrehberi
Baghdad Pavilion is one of the most special struct Baghdad Pavilion is one of the most special structures in Topkapi Palace. The mansion is located in the fourth courtyard of the palace and overlooks the Golden Horn. One of the last representatives of the classical period architecture of the Ottoman Empire, the pavilion has decoration items such as calligraphy, pencil works, pearl inlaid cabinets and Iznik tiles. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Galata Tower is one of the buildings from the Byza Galata Tower is one of the buildings from the Byzantine period in Istanbul. The tower was built in the 14th century by the Genoese trading colony to guard and watch over the port of Constantinople. Today, the area around the Galata Tower is one of the most lively squares in the city. It is a great pleasure to sit in one of the cafes surrounding Galata Square, known as "Kuledibi" in the local language, and watch the flow of life. You can also shop in the streets surrounding the tower (eg Serdar-i Ekrem Street and Buyuk Hendek Street). Neve Shalom, the most important synagogue of Istanbul, is also located in this vicinity. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbulmoments #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Hagia Sophia was converted from a museum to a mosq Hagia Sophia was converted from a museum to a mosque in July 2020. For this reason, the famous mosaic of Mary and Jesus in the apse was covered with curtains. According to Islamic rules, it is not allowed to have human images in a place of worship through sculpture or painting. For this reason, this mosaic, which is at eye level of those who pray, is now closed. However, those who want to trace the mosaics from the Byzantine period in Hagia Sophia can still see the "Emperor Leo VI mosaic" and the "Emperors Constantine and Justinian mosaic" Unfortunately, the upper floor galleries are still closed and therefore the mosaics there cannot be seen. Those who want to visit Hagia Sophia should consider that the mosque is open to visitors from 10:00 in the morning. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #istanbulclues #serhatengul #istanbulturistrehberi
İstanbul'da en sevdiğim kahve mekanlarından bir İstanbul'da en sevdiğim kahve mekanlarından biri Kadıköy Çarşısı'nda bulunan Montag. Buradan kahve içerken gelip geçeni izlemek çok keyifli oluyor. Bir de kahveleri inanılmaz lezzetli. Özellikle "Bombe Natural" adlı kahve çekirdeğinin aroması muhteşem! #istanbul #istanbulblog #istanbulfotoğrafları #istanbuldayasam #istanbullovers #istanbultrip #istanbulphotos #istanbultravel #istanbulpage #istanbulmoments #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Load More Follow on Instagram

Footer

Istanbul Tarih Yazıları

Merhaba ben Serhat Engül. Sayfamda İstanbul’un tarihine dair yazılar bulabilirsiniz. Roma döneminden başlayıp, Bizans ile devam eden ve Osmanlı İmparatorluğu ile sona eren bir yazı dizisi olmasını planlıyorum.

İstanbul ile ilgili daha ayrıntılı bir gezi rehberi okumak isterseniz, IstanbulTuristRehberi.com isimli sitemi de ziyaret edebilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim.

Son Yazılar

  • Türkiye’de Gezilecek Tarihi Şehirler (Güncel → 2023)
  • Türkiye’de Tatile Gidilecek Yerler (Güncel → 2023)
  • Türkiye’nin En Güzel Plajları Listesi (Güncel Bilgi → 2023)
  • Kapadokya Manastırları & Kiliseleri Hakkında Bilgi (2023)
  • KAPADOKYA’da Gezilecek Yerler (Güncel Liste → 2023)

Powered by Reborn Travel

blank

İçerikler İzinsiz Kopyalanamaz © 2023