Roma bir İtalyan kent devleti olarak kuruldu ve yayılmacı bir politika izleyerek etrafındaki diğer kentleri ele geçirdi. Öncelikle İtalya’da mutlak bir hâkimiyet sağladı ve daha sonra da Akdeniz’in tamamına hâkim oldu.
Romalılar, askeri anlamda döneminin tüm güçlerinden üstün bir ordu sistemi kurmuştu. Lejyon adı verilen bu profesyonel birlikler Avrupa, Afrika ve Orta Doğu’da büyük toprak parçalarını ele geçirerek, Akdeniz’i bir Roma gölü haline getirdiler.
Roma İmparatorluğu, Antik Yunan’dan aldığı felsefi temellerin üzerine askeri, mimari ve hukuki alanlarda büyük katkılar yaptı. Bu anlamda günümüz batı medeniyetinin temellerini atmış oldu.
Roma İmparatorluğu Tarihi ve Haritası
Roma İmparatorluğu’nun tarihi milattan önce 27 yılında Augustus’un imparator olması ile başladı ve 395’te Theodosius’un ölümüne kadar devam etti. 395’ten itibaren Roma’yı artık “Batı” ve “Doğu” olarak ikiye bölünmüş bir şekilde görüyoruz.
Batı Roma İmparatorluğu M.S. 476 yılında yıkılırken Doğu Roma (diğer adıyla Bizans) ise 1453 yılındaki İstanbul’un fethine kadar varlığını sürdürdü. Bu yazıda hikayeyi biraz daha geri sararak Cumhuriyet döneminden başlayacağız ve imparatorluk dönemini hazırlayan koşulları inceleyeceğiz.
Yazıda ayrıca Roma İmparatorluğu’nun çeşitli dönemlerdeki haritalarını da görebilirsiniz. Roma İmparatorluğu haritası, milattan sonra 1. ve 2. yüzyılları kapsayan zirve döneminde Avrupa’yı, Kuzey Afrika’yı ve Orta Doğu’nun büyük bölümünü kapsıyordu.
1. Roma’da Cumhuriyet Dönemi

Roma, oldukça uzun bir süre Cumhuriyet ile yönetilmiş bir devletti. Roma’nın seçilmiş üyelerden oluşan senatosu, ülkeyi uzun yıllar oy birliği ile alınan kararlar ile yönetmiş ve gerekli gördüğü zamanlarda, devletin başına yönetimi tek elde toplayan konsüller atamıştı.
Roma İmparatorluğu, tarihi boyunca birçok kez büyük ölçekli halk isyanları, askeri saldırılar ve istilalar ile yüzleşti ve senatonun manevra kabiliyeti ile bunların üstesinden gelmeyi bildi.
Korkunç Düşman Hannibal
En büyük askeri tehdit ve istila ise Akdeniz’in Roma’dan sonraki süper gücü olan Kartaca’dan geldi. Kartaca kralı Hannibal, M.Ö. 218 yılında fillerle güçlendirilmiş bir ordu ile Galya (Fransa) üzerinden İtalya içlerine kadar ilerledi. Hannibal, yaptığı müthiş stratejik hamleler ile az kalsın Roma’yı alacaktı.
Romalılar defalarca yenildiler. Ancak senato birkaç başarısız denemeden sonra Hannibal’i etkisiz hale getirecek hamleyi yapmayı başardı ve Kartaca’ya karşı atağa geçti. Burada şunu belirtmek gerekir ki, Hannibal’in yaptığı öyle basit bir sefer değildi.
Hannibal’in ordusuna hakimiyeti, kullandığı taktikler ve zaferler onu antik dünyanın en büyük askeri dehalarından biri yaptı. Roma gibi büyük bir düşmanı, kendi evinde defalarca yenilgiye uğratmış ve yabancı topraklarda uzun yıllar tutunmayı başarmıştı.
Roma’nın Ezeli Düşmanı Barbarlar
Roma’nın en uzun vadeli düşmanları ise kuzeydeki barbar kabileler oldu. Günümüzün modern Kuzey Avrupa ulusları, geçmişte Roma medeniyetinin dışında kaldıkları için Romalılar tarafından hep “Barbarlar” olarak aşağı görülmüşlerdi.
Roma’ya karşı başta kabileler halinde savaşan barbarlar, Roma lejyonları tarafından katledildiler. Sonradan birleşerek konfederasyon kuran barbarlar, Roma’nın başına fena bela oldular.
Tarihin İlk Büyük Köle İsyanı
Roma Cumhuriyeti tarihinin en ünlü halk isyanı kuşkusuz Spartaküs isimli bir gladyatörün başlattığı ve örgütlediği isyandı. Bölgesel bir başkaldırı gibi başlayan olaylar, örgütlü bir isyana dönüştü ve Roma, çığ gibi büyüyen ayaklanmayı ancak büyük ordular ile bastırabildi.
2. Üçlü Yönetimler (Triumvirlik)

Cumhuriyet’ten, İmparatorluk dönemine geçiş dönemi ise öyle entrikalı ve karmaşıktır ki; birçok kitaba ve filme konu olagelmiştir. (Mesela Shakespeare). Yazımızda özellikle vurguladığımız bu dönem, Triumvirlik adı verilen üçlü yönetimler ve ardından gelen iç savaş dönemidir.
Roma adına yapılan savaşların doruğa çıktığı yıllarda, Roma Senatosu, şanlı şöhretli seferleri yönetmesi ve ordulara komuta etmesi için üç tane eş başkan seçmişti.
Birinci Üçlü Yönetim (Triumvirate)
Birinci üçlü yönetim Pompei Magnus, Marcus Crassus ve Julius Caesar‘dan oluşuyordu.
Bu üçlü yönetimden zekâsı, hatipliği ve ordu üzerindeki nüfuzu ile ön plana çıkan Julius Caesar (Jül Sezar) yönetimi tek başına ele geçirir. Kendisini tiran (diktatör) olarak ilan edeceğinden korkan bir kısım senato üyesi, Sezar’a suikast düzenler ve onu senatoda infaz ederler.
Bunun üzerine iç savaş çıkar. Sezar’ın manevi oğlu Octavianus ile generali Marcus Antonius tarafından intikam yeminleri edilir ve Sezar’ın katlinden sorumlu tutulan Marcus Junius Brutus ve Gaius Cassius Longinus, Roma’yı terk etmek zorunda kalır.
Brutus ve Longinus, Balkan eyaletlerinden asker toplayıp, Roma’yı geri almak niyetindedir. Ancak Octavianus ve Antonius gibi iki mükemmel taktisyene karşı koyamaz ve yenilirler.
İkinci Üçlü Yönetim (Triumvirate)
İkinci üçlü yönetim Octavianus, Marcus Antonius ve Marcus Lepidus‘tan oluşuyordu.
Antonius ve Lepidus aslında Julius Caesar’ın eski generalleriydi. Octavianus ise Sezar’ın manevi oğluydu. Bu üçlünün arasından Octavianus, en ciddi rakibi olan Marcus Antonius’u ve onun müttefiki Antik Mısır Kraliçesi Kleopatra’yı Aktium Deniz Savaşı’nda yenilgiye uğrattı.
Antonius yenilince, diğer konsül Lepidus da Octavianus’un üstünlüğünü kabul etti. Roma artık dönülmez bir yola girmişti. Roma Cumhuriyeti tarihe karışıyor ve imparatorluk dönemi geliyordu.
Roma’nın İlk İmparatoru Augustus Caesar
Octavianus, milattan önce 27 yılında “Augustus Caesar” ismi ile kendini imparator ilan eder. İmparator Augustus uzun yıllar Roma’ya hükmedecek ve Roma, yüzyıllar boyunca çoğu asker kökenli olan imparatorlar tarafından mutlak hükümdarlıkla yönetilecektir (M.S. 476’ya kadar).
Yani henüz mutlak hükümdar olmayan büyük stratejist Julius Caesar belki de boş yere öldürülmüştür. Onu Cumhuriyet’ten koparan ve öteki dünyaya gönderen senato, Octavianus’un (Augustus) yöneticilik erkini silah zoruyla kabul etmek zorunda kalır.
3. Roma’da İmparatorluk Dönemi

Augustus ve onu takip eden imparatorluk döneminde Roma, en geniş sınırlarına erişti ve hegemonyasını bilinen dünyanın büyük bir bölümüne yaydı.
Beş İyi İmparator Dönemi
Roma İmparatorluğu, altın çağını Nerva, Trajan, Hadrian, Antoninus Pius, Marcus Aurelius adlı aynı hanedandan bir dizi imparator döneminde (M.S. 96 ila 192) yaşadı.
“Evlatlık İmparatorlar” olarak da bilinen bu dönemde, her imparator kendisinden sonra gelecek kişiyi evlat ediniyor ve onu eğitiyordu. Ancak dönemin son imparatoru Marcus Aurelius, öz oğlunu (Commodus) tahta çıkarmak isteyince düzen bozuldu.
Oğlu Commodus, Roma’yı yönetecek kabiliyetten yoksundu. Ancak babası olduğu için Aurelius bu gerçeği göremedi. Commodus’un imparator olduğu karanlık dönem, Gladiator filminde güzel bir kurgu ile işlendi.
4. Roma’da Dörtlü Yönetim (Tetrarşi)

Bu hanedanın ardından Roma tahtı, askeri darbeler ile el değiştirip durdu. 200’lü yıllar boyunca süren bir kaos döneminin ardından, ilk reform hareketi Diocletianus isimli imparatordan geldi. Roma’nın çalkantılı siyasi yaşamını düzenleyen İmparator Diocletianus, Dörtlü Yönetim (Bkz: Tetrarşi Dönemi) modelini getirdi.
Doğu’da ve Batı’da birer büyük imparator (Augustus) ve onların yardımcısı birer ikincil imparatoru (Sezar) kapsayan bu sistem bir süre için yönetimi kolaylaştırdı. Bu sistem aynı zamanda Roma’nın Doğu ve Batı olarak bölünmesinin de habercisiydi.
Diocletianus, imparatorluk başkentini de Nicomedia (Kocaeli) şehrine taşımayı tasarladı ve bu şehirde bir imparatorluk sarayı kurdu. 20 yıl sonra emekli olup Hırvatistan’daki sarayında inzivaya çekilinceye kadar da Nicomedia’da yaşadı.
Augustus (Üst İmparatorlar)
Maximianus (Batı) < > Diocletianus (Doğu)
Caesar (Ast İmparatorlar)
Constantius (Batı) < > Galerius (Doğu)
Not: Tetrarşi döneminde yaşanan olaylar “Taht Oyunları” dizisini anımsatıyor. Bu dönemde yaşanan olaylar ve savaşlar ilginizi çekerse, konuyu oldukça ayrıntılı bir şekilde ele aldığım Tetrarşi Dönemi yazısını da okumanızı öneririm.
5. İmparator Büyük Konstantin Dönemi

Roma’nın merkezini doğuya taşıma düşüncesini resmiyete döken kişi ise İmparator Büyük Konstantin (Constantinus) olur. Tetrarşi’de (4’lü yönetim) bir Sezar olan Konstantin, tüm rakiplerinden kurtulup, idareyi tek elde toplar ve Roma İmparatorluğu’nu ele geçirir.
Bugün İstanbul’da yaşayan büyük bir çoğunluk farkında olmasa da, İstanbul’u Konstantinopolis adıyla gerçek bir kente dönüştüren Konstantin’dir. Sıradan bir Yunan kenti olan Byzantium, M.S. 330 yılından itibaren artık Roma’nın yeni başkentidir.
İmparator Konstantin ve Hristiyanlık
İmparator Konstantin, imparatorluk içinde önlenemez bir güç olarak yükselen Hristiyanlık öğretisini göz ardı etmedi ve önceki imparatorların aksine bu öğretiye ılımlı bir yaklaşım gösterdi.
313 yılında Milano Fermanı ile asırlardır zulüm gören Hristiyanlara ibadet serbestliği getirildi ve ilerleyen zamanlarda Hristiyanlık, devlet dini olarak resmiyet kazandı. Böylece çok tanrılı mitolojik din terk edilmişti.
İstanbul’un Roma Başkenti Olması
İstanbul’u baştan başa tekrar inşa eden Konstantin, İstanbul’a ilk anıtsal yapılarını kazandırdı. Bu yapılar, şehrin en önemli meydanı olan Konstantin Forumu, Roma imparatorlarının yaşayacağı Büyük Saray ve savaş arabası yarışlarının yapılacağı Hipodrom‘du.
İmparator Konstantin, Roma İmparatorluğu’nda barışı sağladıktan sonra İstanbul’da yaşadı. Öldüğünde Havariyyun Kilisesi‘ne gömüldü. Günümüzde aynı yerde Fatih Camii vardır.
6. Roma İmparatorluğu’nun İkiye Bölünmesi

İmparator Konstantin uzun yıllar süren iç savaş dönemini sonlandırmıştı. Ancak kendisinin ölümünden sonra oğulları arasında taht kavgaları oldu. Kötü yönetilen imparatorluk, tekrar kaosun içine sürüklenmişti.
Bozdoğan Kemeri adıyla bildiğimiz Valens Su Kemeri’ni yaptıran İmparator Valens, Gotlarla savaşırken harp meydanında öldü. İmparatorluk başsız kaldı ve dibe doğru sürüklenmeye başladı. Bu dönemde Theodosius adında bir kurtarıcı çıktı ve imparatorluğu tekrar rayına koydu.
Sultanahmet Meydanı’ndaki dikilitaşa (bkz: Theodosius Dikilitaşı) adını veren İmparator Theodosius, Roma’nın bir bütün olarak son imparatoruydu. Ölümünden sonra Roma, kalıcı olarak ikiye bölünecek ve bizim tarihte Bizans İmparatorluğu olarak andığımız, “Doğu Roma” doğacaktı.
Roma’nın Batı ve Doğu Olarak İkiye Bölünmesi
İmparator Theodosius, 395 yılında vefat etmeden önce imparatorluğu oğulları arasında paylaştırır. Arcadius, “Doğu Roma İmparatoru” olur ve başkent İstanbul’dur. Honorius ise “Batı Roma İmparatoru” olur ve başkent Roma’dır.
Batı Roma’nın Yıkılışı (MS 476)
476 yılında kuzeyden gelen barbar kavimlerin saldırıları ile Batı Roma yıkıldı ve tarihe karıştı. Bizim modern tarihte Bizans İmparatorluğu olarak bildiğimiz Doğu Roma İmparatorluğu ise tarih koşusuna 1453 yılına kadar devam etti. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in unvanlarından birisi de Roma İmparatoru’ydu.
Avrupa’da ise Batı Roma’nın yıkılmasından doğan siyasi boşluğu Roma Katolik Kilisesi doldurdu. Roma’nın kalbinde kurulan Vatikan ve Papa’ların ikametgahı Aziz Petrus Kilisesi, Avrupa’da Orta Çağ boyunca krallıkları yöneten bir güç merkezi oldu.
Roma İmparatorluğu Kısa ve Özet Tarihi by Serhat Engül
Leave a Reply