Sultanahmet Meydanı, Roma ve Bizans dönemlerinde Konstantinopolis Hipodromu adı verilen bir çeşit stadyumdu. Asırlar boyunca savaş arabalarının yarıştığı bu meydanda, halen o dönemden kalma tarihi eserlerin bazılarını görebilirsiniz.
Sultanahmet Meydanı, günümüzde ise İstanbul’un en turistik yerlerinden biri. Hipodromu çevreleyen yerler arasında Sultanahmet Camii, İbrahim Paşa Sarayı (Türk ve İslam Eserleri Müzesi) ve Ayasofya gibi ünlü tarihi eserler bulunuyor.
İçerik Listesi
Konstantinopolis Hipodromu

Konstantinopolis Hipodromu, 4. yüzyılda ünlü Roma imparatoru Büyük Konstantin (Constantinus) tarafından inşa edilmişti. Tarih boyunca şehrin sosyal merkezlerinden biri olan Hipodrom, on binlerce kişilik kapasiteye sahipti.
Hipodrom, Bizans tarihi boyunca çok önemli olaylara tanıklık etti. Bizans imparatorları Hipodrom’daki coşkulu kalabalıkların önünde taç giydi. Buna karşılık birçok Bizans hükümdarını tahtından eden isyanlar da buradan başladı.
Örneğin Bizans tarihindeki en büyük isyan olan Nika Ayaklanması da buradan şehre yayılmıştı. 40.000 kişinin Doğu Roma (Bizans) başkenti Konstantinopolis’i yakıp yıktığı isyan, ironik bir şekilde Bizans’ın zirvesini temsil eden İmparator Justinianus döneminde patlak verdi.
Roma ve Bizans döneminde savaş arabalarının (chariot) yarıştığı Hipodrom, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise bir halk meydanına dönüştü. Zamanla “Sultanahmet Meydanı” adını alan Hipodrom’da dini bayramlar kutlandı ve saray düğünlerinin şerefine ziyafetler verildi.
Hipodrom, Osmanlı döneminde yeniçeri askerlerinin cesaretlerini kanıtladığı bir yerdi. Bazı askerler hünerlerini sergilemek için meydandaki Örmetaş’a tırmanırdı. Böylece şenlikler için meydanda toplanmış halk da bu gösterilerin keyfini çıkarırdı.
Sultanahmet Meydanı

Sultanahmet Meydanı, günümüzde İstanbul’un en önemli turistik merkezlerinden biri. Meydanın bir yanında Türk ve İslam Eserleri Müzesi, diğer yanında ise Sultanahmet Camii bulunuyor.
Meydanda savaş arabalarının yarıştığı yıllarda U şeklinde bir yarış pisti vardı. Şehrin en önemli takımları olan Maviler ve Yeşiller arasındaki rekabet on binlerce insanı stadyuma çekiyordu.
Mavi ve Yeşil takımlar birer spor kulübü olmanın yanında siyasi niteliklere de sahipti. İki tarafın destekçilerinin sosyal sınıfı ve dini mezhebi farklıydı. Bu da rekabeti ayrı bir boyuta taşıyordu.
Antik dünyanın önde gelen şehirlerinin her birinde bir hipodrom bulunurdu. Ancak o dönemde en çok öne çıkan iki Hipodrom, Roma’daki Circus Maximus ve İstanbul’daki Konstantinopolis Hipodromu idi.
İstanbul’daki Hipodrom’dan dünyaca ünlü araba yarışçıları çıktı. Bunlardan Porphyrius the Charioteer en meşhuruydu. Roma sınırları içindeki Libya’da doğan Porphyrius antik dünyanın birçok arenasında yarıştı. Ancak en önemli başarılarını Konstantinopolis Hipodromu’nda kazandı.
Hipodrom’da yarışan savaş arabaları U şeklindeki yarış pistinde kıyasıya yarışır ve Hipodrom’un ucundaki keskin virajda ustalıklarını gösterirlerdi. Etrafında döndükleri merkez bölümde ise (spina) birçok tarihi eser vardı.
Hipodrom’u süsleyen anıtlardan en önemlisi Mısır’dan getirilmiş olan Obelisk idi. İkincisi Antik Yunanistan’dan gelen Yılanlı Sütun ve üçüncüsü ise Roma imparatorları tarafından dikilen Örmetaş idi.
Şimdi dilerseniz İstanbul’un en eski tarihi eserlerinden olan bu sütunlardan bahsedelim. İki tanesi milattan önceye tarihlenen bu dikilitaşların her birinin kendine has bir öyküsü var.
1. Theodosius Dikilitaşı

Theodosius Dikilitaşı, Hipodrom’un merkezinde bulunan en önemli tarihi eser. 3500 yaşındaki bu dev sütun, Antik Mısır Firavunu III. Tutmosis anısına inşa edilmiş. Roma döneminde Karnak Tapınağı’ndan sökülüp getirilen bu sütun, İstanbul’un en eski tarihi eserlerinden biri.
Çoğumuz bu sütunu Mısır Obeliski (veya Sultanahmet Dikilitaşı) olarak biliyoruz. Ancak İmparator I. Theodosius tarafından İstanbul’a getirilip bu meydana dikildiği için, uluslararası kaynaklarda “Theodosius Dikilitaşı” olarak da anılıyor.
2. Yılanlı Sütun

Yılanlı Sütun, Hipodrom Meydanı’nın tam ortasında bulunuyor. Geçmişte üç yılan başıyla süslü olan bu eserin gerçek yeri ise Antik Yunanistan‘ın Delfi kentindeki Apollon Tapınağı’ydı. 2500 yaşındaki sütun Greko-Pers savaşları sonunda Yunanlıların galip gelmesinin şerefine inşa edilmişti.
Apollon Tapınağı, Antik Çağ’da Yunanistan’ın en kutsal yeriydi. Bu sebeple de 10 yıl süren Yunan-Pers savaşları sonunda galip gelen Yunanlılar minnettarlıklarının bir simgesi olarak ünlü tapınağa bu eseri sunmuşlardı.
330 yılında İstanbul, Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilince, İmparator Konstantin bu yeni kenti süsleyecek anıtlar getirilmesini istedi. Böylece bu ünlü sütun da Delfi’deki yerinden sökülüp İstanbul’a getirildi.
Osmanlı döneminde bu sütunun tılsımlı olduğuna inanılıyordu. Şehri yılanlar ve sürüngenlerden koruduğu fikri hakimdi. Bu sebeple Osmanlılar sütuna saygı gösterdi ve onu asırlarca muhafaza ettiler.
Ancak zaman geçtikçe sütun eskidi ve bir depremde yılan başları koparak toprağa karıştı. Uzun zaman sonra bulunan yılan başlarından biri günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nde sergilenmektedir.
3. Örmetaş

Örmetaş aynı zamanda “Konstantin Sütunu” olarak da bilinir. Bu sütunun ne zaman yapıldığı kesin olarak belli olmasa da Bizans imparatoru VII. Konstantin’in yaşadığı 10. yüzyılda bugünkü şeklini aldığı tahmin edilmektedir.
Bizans döneminde bronz plakalar ile süslü olan bu sütun, bir altın gibi parıldıyormuş. Ancak 1204 yılında gerçekleşen Latin İstilası (IV. Haçlı Seferi) sırasında sütunu çevreleyen plakalar da çalınmış.
Latin İstilası, Orta Çağ’ın en müreffeh kenti olan Konstantinopolis’e büyük zarar vermişti. Şehri talan eden Haçlılar, Hipodrom’un giriş kapısını süsleyen 4 atlı bronz heykeli de çaldılar. Bu heykel günümüzde Venedik şehrindeki San Marco Bazilikası’nda bulunuyor.
Sultanahmet Meydanı Nerede ve Nasıl Gidilir?

Sultanahmet Meydanı, günümüzde İstanbul’un en turistik yeri olan Sultanahmet semtinde konumlanıyor. Meydana gitmek için en pratik ulaşım aracı ise tramvay. Hem Bağcılar, hem de Kabataş tarafından tramvaya binerek kolayca Sultanahmet Tramvay İstasyonu’na ulaşabilirsiniz.
Osmanlı döneminde “At Meydanı” olarak da anılan Sultanahmet Meydanı, Sultanahmet Tramvay İstasyonu’ndan sadece 5 dakikalık yürüme mesafesinde konumlanıyor. Meydana tramvay yolundan geldiğinizde ilk olarak yeşil bir kubbeye sahip olan Alman Çeşmesi’ni göreceksiniz. Bu çeşme, Alman imparatoru II. Wilhelm tarafından İstanbul’a hediye edilmişti.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce müttefik olmaya karar veren Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa ile Orta Doğu’yu birbirine bağlayan bir tren yolu inşa ettiler. O dönemde yoğunlaşan ilişkiler neticesinde, II. Wilhelm birkaç kez İstanbul’u ziyarete geldi. İmparator, Osmanlı padişahı II. Abdülhamit ile kurdukları dostluğun anısına bu çeşmeyi yaptırdı ve İstanbul’a armağan etti.
Müzekart ile İlgili Bir Tavsiye

Sultanahmet Meydanı’ndan sonra Tarihi Yarımada’daki müzeleri gezebilirsiniz. Bu civardaki müzeleri ziyaret etmek için müzekarta ihtiyacınız olacaktır. Ancak Topkapı Sarayı gibi kalabalık müzelerde müzekart almak için uzun süre sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz.
Buna karşılık Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Türk ve İslam Eserleri Müzesi ise genelde sakindir. Sultanahmet’i gezeceğiniz gün biraz erken gelerek bu müzeden müzekart satın alabilir ve böylece İstanbul Arkeoloji Müzesi veya Topkapı Sarayı gibi kalabalık müzelerin kapısında kart sırası beklemek zorunda kalmazsınız.
Son Söz
İstanbul’da gezilecek yerler arasında dünyaca ünlü tarihi eserler, müzeler ve nostaljik semtler var. Gezilecek yerlerin sayısı o kadar fazla ki, bazen bir listeye ihtiyaç duyuluyor. Bu konuda size İstanbul’da görülmesi gereken yerler ile ilgili en geniş listelerden birini sunan bir seyahat yazısını tavsiye edebilirim.
İstanbul’da gezilecek tarihi yerler adlı bu yazıda, İstanbul ile ilgili akla gelebilecek tüm tarihi eserler, müzeler, parklar, çarşılar ve hatta hisarlar var. Yazıdaki başlıklardan kendinize bir liste çıkarabilir ve böylece İstanbul’u daha iyi tanıyabilirsiniz.
Sultanahmet Meydanı Tarihi by Serhat Engül
Leave a Reply