İmparator Justinianus‘un tahtta olduğu 527 ile 565 yılları arasındaki dönem, Bizans İmparatorluğu‘nun zirve noktası olarak bilinir. Günümüzde “Küçük Ayasofya” olarak bilinen, Sergios ve Bakhos Kilisesi de Justinianus’un saltanatının ilk yıllarında inşa edilmişti.
Türkçe’de yaygın olarak “Sergios ve Bakhos Kilisesi” olarak anılan bu yapı, Sergius ve Bacchus adında asker kökenli iki Hristiyan şehidine adanmıştı. 1500 yıllık bu Bizans yapısı, daha önce hazırladığım İstanbul’daki Bizans kiliseleri listesindeki en eski eserlerden biridir.
Sergios ve Bakhos Kilisesi, Osmanlı döneminde camiye çevrildi ve Ayasoyfa‘ya benzerliğinden dolayı Küçük Ayasofya Camii adını aldı. Küçük Ayasofya, Sultanahmet’te konumlanıyor ve her gün ziyaret edilebiliyor. Bahçesinde bir el sanatları barındıran cami, Sultanahmet’in en sevimli yerlerinden biri.
Sergios ve Bakhos Kilisesi Tarihi
Sergios ve Bakhos Kilisesi tarihi, İstanbul’un bir diğer Bizans dönemi eseri olan Ayios Polyeuktos Kilisesi ile doğrudan bağlantılı. Bir siyasi çekişmenin sonucunda inşa edilen kilisenin tarihçesine değinmek için, İmparator Justinus‘un (Justinianus’un selefi) hükümdarlık yıllarından başlamak gerekir. Keyifli okumalar dileyerek yazımıza başlayalım.
1. Justinianus Hanedanı’nın Tahta Çıkışı
İmparator Anastasius öldüğünde, saray muhafızlarının komutanı olan Justinus (İng. Justin) adında bir subay tahta çıktı. Trakya’daki köyünden Konstantinopolis‘e göçtükten sonra asker olan ve orduda hızla yükselen Justinus, her ne kadar iyi bir asker olsa da, eğitimsiz biriydi. Anastasius’un bir varis bırakmadan ölmesiyle oluşan karmaşada, askerlerin desteği ve Hipodrom‘daki halkın tezahüratları ile imparator oldu.
Devleti yönetecek entelektüel birikime sahip olmayan Justinus’un yardıma ihtiyacı olacaktı. İhtiyacı olan parlak zeka ve entelektüel birikim ise yeğeni Petrus Sabbatius‘ta fazlasıyla vardı. Amcası Justinus’un Konstantinopolis‘teki nüfuzu sayesinde çok iyi bir eğitim almış olan Petrus, “Justinianus” adını alarak tahtın varisi oldu. Böylece Bizans tarihinde Justinianus Hanedanı başlamıştı.
2. Ayios Polieuktos Kilisesi

Başkentin soylu ailelerinden birine mensup olan Anicia Juliana ise bu gelişmeleri kaygıyla izliyordu. Anicia‘nın oğlu, önceki imparator Anastasius‘un yeğeniyle evliydi ve tahtta hak iddia ediyordu. Justinus’un kendisinden sonra tahta geçecek varis olarak Justinianus‘u seçmesi, Anicia’nın umudunu yitirmesine sebep olmuştu.
Tahtın soylu ailenin elinden kayıp gitmesi, Anicia’da büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Tüm bunların üzerine Justinianus‘un başkentte kötü bir şöhreti olan Theodora isimli kadınla evlenmesi kabul edilemezdi. Anicia Juliana bu olayları protesto etmek için sembolik bir yol seçti. Aileden gelen servetini, Hristiyanlık yolunda şehit olan Aziz Polieuktos isimli bir askere adadığı kilise için harcadı.
Ayios Polieuktos Kilisesi, 524 ile Justinianus’un tahta çıktığı 527 yılları arasında inşa edildi. Sergios ve Bakhos Kilisesi’nin inşaatı ise Anicia Juliana’nın meydan okumasına cevap olarak 527’de başladı ve 536 yılında tamamlandı.
3. Sergios ve Bakhos Kilisesi İnşa Ediliyor
Justinianus, okuma yazma dahi bilmeyen amcasının iktidarının perde arkasındaki gizli güç olmuştu. Önceleri Hormisdas Sarayı’nda (Bkz: Boukoleon Sarayı) yaşayan Justinianus ve eşi Theodora, önce buraya Aziz Petrus ve Paulus‘a adanmış bir kilise inşa ettiler. Ancak Justinianus imparator olduktan sonra Hormisdas Sarayı, içindeki kilise ile birlikte manastıra dönüştürüldü.
Anicia Juliana’nın Aziz Polieuktos‘a adanmış kilisesine karşı, yine Hristiyanlık için şehit olan iki asker Sergius ve Bacchus‘a adanmış bir kilisenin (yani Sergios ve Bakhos Kilisesi) inşasına başlandı. Sergius ve Bacchus, Hristiyanlık inancının Roma İmparatorluğu topraklarında yasaklı olduğu yıllarda, inançlarından dolayı öldürülmüşlerdi.
4. Sergios ve Bakhos Kilisesi Mimarisi
Aristokrasinin kibrine bir cevap olarak inşa edilen Sergios ve Bakhos Kilisesi, kare bir yapının içindeki sekizgen kubbesiyle Bizans mimarisine yeni bir açılım getirdi. Justinianus‘un inşa ettiği en görkemli yapılardan olan bu kilise, günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
Bazı tarihçiler, Sergius ve Bacchus Kilisesi’nde Ayasofya‘nın fizik kurallarına meydan okuyan mimarisinin bir provasının yapıldığını öne sürerler. Yapının mimarının Trallesli Anthemios olduğunu düşünürsek (bu konu hala tartışmalıdır) bu önerme doğrudur.
Anthemios, 6. yüzyılda çok ünlü bir matematikçiydi. Justinianus döneminde saray mimarı oldu ve imparatorluk projelerinde rol aldı. 532’de Justinianus’un hükümdarlığına karşı patlak veren Nika İsyanı’nda Ayasofya yerle bir oldu. Yeni bir Ayasofya yapılacağı zaman iş başına getirilen ilk kişi de Anthemios olmuştu.
Dönemin diğer ünlü matematikçisi Miletli İsidoros ile akıl birliği yapan Anthemios, Ayasofya’da, Sergius ve Bacchus Kilisesi ile başlattığı mimari atılımı bir ileri seviyeye taşıdı. İki büyük mimar, İstanbul’un tarihine olduğu kadar, dünya mimarlık tarihine de imza attılar.
5. Osmanlı Döneminde Küçük Ayasofya Camii

Sergios ve Bakhos Kilisesi, 1509 yılında Osmanlılar tarafından camiye çevrildi. Mimarlık tarihinde çığır açan Ayasofya’ya benzerliği sebebiyle; Küçük Ayasofya Camii adını aldı. Caminin önündeki revaklar ve minare Osmanlı döneminde eklendi. Cami içerisindeki göz alıcı duvar süslemeleri de yine Osmanlı döneminde yapıldı.
Buna karşılık, yapının iç kısmındaki antik sütun başlıkları ve sütunların üzerindeki duvara nakşedilmiş yazılar Bizans döneminden kalmadır. Bu duvar yazılarında Sergius ve Bacchus‘un Hristiyanlara yapılan zulme karşı duruşundan ve Justinianus ve eşi Theodora‘nın dindarlığından bahsedilmektedir.
Küçük Ayasofya Camii avlusunda bir el sanatları çarşısı bulunur. Camiyi ziyaret ettikten sonra bu çarşıdaki ebru eserlerine göz atabilir ve bir çay molası verebilirsiniz. Ayasofya ve Sultanahmet Camii civarındaki kalabalık ve gürültüden uzak olan Küçük Ayasoyfa, insanı kucaklayan ve huzur veren bir mekandır.
Son Söz
Sergios ve Bakhos Kilisesi, günümüzde hala genel hatlarını koruyan Bizans eserleri arasındadır. Yapıya dışarıdan baktığınızda Bizans usülü duvar işçiliğini ve Osmanlı dönemindeki restorasyonların izlerini açıkça görebilirsiniz.
Günümüzde “Küçük Ayasofya Camii” olarak bilinen eski kilisenin kubbesi eşsiz bir mimariye sahiptir. Yapı, hem sekizden şekle sahip olan kubbesiyle, hem de İstanbul’daki en eski Bizans eserleri arasında olmasıyla öne çıkar.
İstanbul’daki bazı yapıların kendine has bir ruhu vardır. Bunlar arasında Ayasofya, Aya İrini Kilisesi, Süleymaniye Camii, Kılıç Ali Paşa Camii ve Rüstem Paşa Camii benim en çok ilgimi çekenlerdir.
Siz de 900 yıl boyunca kilise olarak kalan ve 500 küsür yıldır da cami olarak hizmet veren bu güzel yapıyı ziyaret edebilir ve içindeki mistik atmosferin tadını çıkarabilirsiniz. Bu konuda daha fazla bilgi için İstanbul’un en güzel camileri yazısına da göz gezdirebilirsiniz.
Sergios ve Bakhos Kilisesi Tarihi by Serhat Engül
Leave a Reply