Hitit Uygarlığı, Anadolu’nun kalbinde parlak bir uygarlık inşa etmeyi başarmış bir medeniyettir. Kendi dönemlerinde yaşamış olan Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinden farklı olarak, Hititlerin geniş çaplı tarım arazileri yoktu. Bu sebeple kitlesel tarımın getirdiği olanaklara sahip değillerdi.
Antik Mısır‘ın verimli Nil Nehri, Mezopotamya’nın Fırat ve Dicle nehirleri; bu topraklar üzerine kurulmuş medeniyetleri adeta ihya ettiler. Hititler ise dağların arasında uzanan dar nehir yataklarında tarım yapmakla yetinmek zorundaydı. Buna rağmen, köklü medeniyetlere meydan okuyacak bir güce erişmeyi başardılar.
İçerik Listesi
Bronz Çağı Uygarlıkları
M.Ö. 2000 yıllarında, Orta Doğu medeniyetleri bakır ve kalayı birleştirip, tunç (bronz) elde etmeyi öğrenmişlerdi. Ancak bronz pahalı bir maddeydi ve ancak silah, mücevher v.b. yapımında kullanılıyordu. Bu nedenle tarım arazileri halen Cilali Taş Devri’nden kalan yöntemler ile işleniyordu.
Bu durum, Mısır ve Mezopotamya gibi yumuşak toprağa sahip olan yerlerde pek sorun yaratmadı. Çünkü bu tarz toprağı işlemek ve iyi verim almak kolaydı. Anadolu gibi daha zorlu coğrafyalarda ise rekabet gücünü olumsuz etkiliyordu.
Mısır ve Mezopotamya medeniyetleri, ticaretlerini nehirler üzerinden sürdürebilirken; İç Anadolu’nun dağlarla çevrelenmiş dar nehirlerinden, ancak küçük kayıklar geçebiliyordu. Bu da ticaret ürünlerinin karadan ilkel arabalar ile taşınmasını zorunlu kılıyordu.
Sümerlerin ve Babillilerin büyük şehirleri ve gelişmiş bir medeniyeti vardı. Aynı şekilde Antik Mısır da dev piramitleri ve kültür birikimi olan bir krallıktı. Buna karşılık, Anadolu’da yalnızca küçük köy yerleşimleri ve yerel krallıklar vardı. Kaynak azlığından kaynaklanan bu geri kalmışlığı sonlandıran ise Hitit Uygarlığı oldu.
Hitit Uygarlığı Tarihi

Hititlerin ortaya çıkışı Milattan Önce 18. Yüzyıl’a denk gelir. Hititler, bölgenin kendilerinden önceki yerleşimcileri olan Hattiler, Luviler ve Hurriler ile karışarak; Hitit Uygarlığı’nın çekirdeğini oluşturan toplumları birleştirdi.
Hititler, büyük topraklara yayılan bir uygarlık inşa ettiler ve asırlarca ayakta kalmasını sağladılar. Çok güçlü bir merkezi yönetime sahip olan bu Hitit Krallığı, zamanla Babil, Asur, Mitanni ve Mısır ile boy ölçüşecek güce ulaştı.
Hititlerin bu seviyede kalması için savaşlar kazanması yeterli değildi. Rakiplerinden daha çok emek sarf ederek, olumsuz koşulların üstesinden gelmek zorundaydı. Bu sebeple güçlü bir siyasi yapı kuruldu, insanların barış içinde yaşayacağı bir hukuk sistemi inşa edildi ve toplumun tek maneviyatta birleşeceği bir din ortamı oluştu.
Hitit Uygarlığı’nın kültüren anlamda gelişimine, Antik Mısır ve Mezopotamya medeniyetleri ile olan siyasi ve ticari ilişkileri de yardımcı oldu. Eski Krallık olarak bilinen arkaik dönem, 13. Yüzyıl’a kadar yaklaşık 500 yıl sürdü ve yerini yeni krallığa bıraktı.
1. Eski Krallık Dönemi
Hititler milattan önce 1700 civarında kuruldu ve Anadolu’ya hızla yayıldı. Merkez bölgesi İç Anadolu olan Hititler, Anadolu’nun güneyini ve doğusunu da hızla topraklarına kattılar. Modern tarihte Hititlerin 1700 ile 1595 yılları arasındaki yükseliş dönemine “Eski Krallık Dönemi” adı veriliyor.
Hititlerin erken dönemlerindeki en önemli kralı I. Hattuşili idi. Efsanevi Hitit başkenti Hattuşa onun döneminde kuruldu. Ayrıca I. Hattuşili, sınırları genişletmek amacıyla Batı Anadolu’da Arzava Krallığı ile savaşa girişti. Güneyde ise toprakları Suriye’ye kadar yayma amacındaydı.
Hattuşili’nin ölümünden sonra, bazı taht kavgaları baş gösterdi. Mücadeleyi kazanan torunu Mursilis, yaklaşık 25 yıl boyunca (MÖ 1620 ila 1595) hüküm sürdü. Mursilis döneminde Hititler Fırat Nehri’nin güneyinde sefere çıktılar ve dönemin önemli güçlerinden Babil İmparatorluğu’nu yağmaladılar. Bu başarılı askeri seferin dönüşünde, Mursilis kendi ailesi tarafından suikaste uğradı ve taht kavgaları sebebiyle devlet bir kaosa sürüklendi.
2. Orta Krallık Dönemi
Mursilis’in ölümünden sonraki karmaşa dönemi, Telipinus’un tahta geçmesi ile bitti. Kral Telipinus, önceki yıllarda yaşanan ve krallığı zayıflatan taht kavgalarına bir son vermek için yeni bir yasa yürürlüğe koydu. Bundan sonra yeni Hitit kralını, soylulardan oluşan bir yüksek kurul seçecekti.
Telipinus’un krallığından sonraki dönem hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Antik Mısır Krallığı’nın bu yıllarda yayılmacı bir politika izlediğini ve Hititlerin bu saldırılar karşısında savunmaya geçtiğini biliyoruz. Bunu takip eden yıllarda Suriye’de Mitanni Krallığı isminde yeni bir devlet ortaya çıktı ve Hititler için tehdit olmaya başladı.
M.Ö. 14. Yüzyıl’da I. Tuthaliya’nın tahta çıkmasıyla Hititler güçlendi. Ege’de hüküm süren Arzava’yı fetheden Hititler, Batı Anadolu’yu tamamen ele geçirmiş oldular. Saldırgan bir komşu olan Mitanniler’i de dize getiren Hititler, onların başkenti olan Halep’i yağmaladılar.
I. Tuthaliya’nın güçlü merkezi yönetimi, kendisinin ölümüyle ortadan kalktı. Zayıflama belirtisi gözükünce, Hititler bir anda tüm düşmanlar tarafından baskı altına alındı. Fethedilen Arzava başkaldırdı ve bağımsızlığını kazandı. Hitit Kralları iç karışıklıkları bastırmak için güç kullandılar.
3. Yeni Krallık Dönemi
Kral I. Suppiluliumas’ın tahta geçmesiyle “Yeni Krallık” dönemi başladı. Yeni kralın ilk hedefi sınırların güvenliğini sağlamak oldu. Kuzeydeki kabilelerin karmaşa yıllarında başkent Hattuşa’yı yağmalamış olması nedeniyle, başkenti surlarla donattı. Arzava tekrar hititlerin kontrolüne girdi ve Mitanni Krallığı tamamen yok edildi. Böylece Suriye toprakları, Hititlerin eline geçti.
uppiluliumas’ın en büyük başarılarından biri, Hitit kralı ile Mısır kralının statüsünü eşitlemesi olmuştu. Artık Hititler, Antik Mısır’a denk bir devletti. Ancak Suppiluliumas’ın M.Ö. 1320’de ölmesi üzerine Hititlerin çevresindeki ateş çemberi tekrar daralmaya başladı. Arzava bir kez daha isyan etti, ancak bu kez başı ezildi. Güneyde ise Asurlular ortaya çıkmış ve Hititler’e rakip olmaya başlamışlardı.
Kral Muvatalli’nin döneminde Mısır Kralı II. Ramses Suriye’ye kadar uzanan bir sefere çıktı ve Hititler’e meydan okudu. İki krallığın çarpıştığı savaşta kazanan olmadı ve dünyanın bilinen ilk barış antlaşması imzalandı. Kadeş Antlaşması ile Hititlerin Kuzey Suriye’deki varlığı perçinlendi ve resmiyete döküldü. Hitit ve Mısır’ın garantör olduğu bu antlaşma, Suriye’de tehdit oluşturan Asurlular’a karşı da bir pakt oluşturmuştu.
M.Ö. 1274 yılında Mısır Firavunu II. Ramses ve Hitit Kralı Muwatalli, Orta Doğu ve Mezopotamya topraklarını paylaşmak için savaşa tutuştu. Mısırlılar ne kadar taktiksel üstünlük sağlamış olsa da, kesin bir zafer elde edemediler. Bunun üzerine Tarihin İlk Barış Antlaşması olarak kabul edilen Kadeş Antlaşması imzalandı. Bu barışı simgeleyen tablet, bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
M.Ö. 1200 yıllarında Hititler, Anadolu’daki etki alanını genişletti. Günümüzün Çanakkale kentinde bulunan Antik Kent Truva’ya kadar ulaştılar. Bu dönemde Ege’den, Orta Doğu’ya doğru yaşanan kitlesel göçler; Mezopotamya’daki antik krallıkların nüfus dengesini bozdu.
Hitit Uygarlığı Çöküş Dönemi
Bronz Çağı’nın bu meşhur uygarlıkları, Deniz Kavimleri (Sea Peoples) adı verilen bir topluluğun göç dalgasıyla aniden yok olurlar. Tunç Çağı’nın sonunda Doğu Akdeniz’de yaşanan yıkıcı saldırılar, tarihin en gizemli olaylarından biri olarak kabul edilir. Kalabalık ve savaşçı toplulukların bu istilası nedeniyle Hitit Uygarlığı yıkılır. Aynı dönemlerde Frigyalılar; Trakya’dan, Anadolu’ya doğru göç ederler.
Ancak Hititlerin köklü kültür mirası hemen yeryüzünden silinmez. Hititlerin yaşam tarzını benimsemiş olan Luviler, Güneydoğu’da “Neo Hititler” olarak bilinen bir krallık kurarlar. Hitit Uygarlığı’nın mirası bu sayede geleceğin Doğu Akdeniz uygarlıklarına aktarılacaktır.
Hitit Medeniyeti hakkında en güzel bulguları, Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görebilirsiniz.
Hitit Uygarlığı İçin Kaynak Yazı
Hitit Medeniyeti’nin tarihi hakkında bilgi için TimeMaps sitesindeki bu yazıdan faydalandım.
Hitit Uygarlığı Tarihi by Serhat Engül
Leave a Reply