Tüm tanrıların tapınağı anlamına gelen Pantheon, Roma İmparatorluğu’ndan günümüze kalan en iyi durumdaki tarihi eser. Antik dönemde inşa edilmiş bu yapı, aslında bir pagan tapınağı olsa da, sonradan kiliseye çevrilmiş.
Pantheon, günümüzde İtalya‘nın Roma şehrinde en çok ziyaret edilen turistik eserlerin başında geliyor. Dilerseniz Antik Çağ‘ın bilgeliğini tüm görkemiyle yansıtan bu eserin tarihi ve mimari özelliklerine aşağıdaki satırlarda birlikte göz atalım.
Pantheon Tapınağı Tarihi

Pantheon Tapınağı’nın tarihi esasında milattan önce 27 yılına kadar uzanıyor. Roma İmparatorluğu yazısında da değindiğimiz üzere, bu tarihte Roma büyük bir dönüşüm geçirmiş ve Cumhuriyet’in yerini “Monarşi” almıştı.
Julius Caesar, Roma senatosunda bir suikaste kurban gittikten sonra yerine Octavianus (Caesar’ın evlatlık oğlu), Marcus Antonius (Caesar’ın generali ve sağ kolu) ve Lepidus (Roma generali) geçmişlerdi.
Roma’nın henüz Cumhuriyet olarak yönetildiği dönemlerde bu üçlü yönetimlere “Triumvirlik” deniyordu. Ancak Octavianus, diğer tüm rakiplerini alt edip kendisini imparator ilan etti. Böylece yeni dönem başlamıştı.
Yönetimi tek elde toplayan Octavianus, imparator olduğunda “Augustus” adını aldı. Augustus‘un adeta sağ kolu diyebileceğimiz Marcus Vipsanius Agrippa ise bilinen ilk Pantheon’u inşa etti.
Agrippa’nın inşa ettiği bu ilk tapınak bir yangın sebebiyle büyük zarar gördü ve kullanılamaz hale geldi. İmparator Hadrianus döneminde ise bugün bildiğimiz haliyle tekrar inşa edildi.
Roma’nın cumhuriyetten, imparatorluğa geçtikten sonraki 150 yıllık dönemi, Roma Barışı (Pax Romana) olarak da anılan altın dönemidir. Bu dönemde tahta ardı ardına geçmiş olan 5 hükümdar, “Evlatlık İmparatorlar” olarak da bilinir.
Roma’nın zirvesi olan Nerva-Antonious hanedanı (yani evlatlık imparatorlar) döneminde dünyaya bırakılan miras, günümüzde Türkiye’nin birçok antik kentinde (örneğin Efes Antik Kenti) de görülebilir.
Pantheon da günümüzdeki Batı mimarisinin temellerinin atıldığı bu yükseliş döneminde (113 ile 125 yılları arasında) yeniden inşa edildi. Pantheon’da kullanılan teknikler (Roma çimentosu ve eşsiz kubbe tasarımı) gelecekte inşa edilecek olan yapılara (örneğin Ayasofya) ilham verdi.
Pantheon’un inşasının 120’li yıllarda bittiği tahmin edilse de kesin tarih belli değildir. Çünkü Hadrianus, yeni inşa edilen Pantheon’un üzerine Agrippa’nın milattan önce 27 yılında yazdırdığı kitabenin aynısını yazdırmıştır.
Buradan İmparator Hadrianus’un yapının ilk sahibi olan Agrippa’ya ve onun nezdinde “imparatorlar imparatoru” Augustus’a ne kadar saygı duyduğunu anlıyoruz.
Roma Pantheon Tapınağı Mimari Özellikleri

Tapınağın dışarıdan görüntüsüne sütunlar büyük bir estetik ve güzellik katsalar da, Pantheon’un gerçek boyutları ve güzelliği dışarıdan tam olarak anlaşılamaz. Ancak içeri girdiğinizde yapının nasıl bir bilgelikle inşa edildiğini anlayabilirsiniz.
Pantheon ile ilgili en çarpıcı izlenimim, koskoca tapınağın sadece ve sadece tavandaki bir delikten süzülen ışıkla aydınlatılmış olmasıydı. O anda “İşte antik zamanların bilgeliği!” diye düşünmüştüm. Işığın sızdığı tepedeki deliğe “Oculus” adı veriliyor.
Ayrıca Pantheon yerden 44 metre yükseklikte olan kubbesi sayesinde, Ayasofya 532-537 yılları arasında inşa edilene kadar, dünyanın en yüksek kubbeli yapısıydı.
Pantheon’un Kiliseye Çevrilmesi
M.S. 7. Yüzyıl‘da ise Hristiyan halk, şehirdeki veba salgınının faturasını bu tapınağa kesti. Kendilerine veba bulaştıran şeytanların bu tapınaktan çevreye yayıldığına dair bir söylenti ortaya çıkardılar.
Bunun üzerine Pantheon’un bir kiliseye çevrilmesine karar verildi. Böylece tapınağın ismi de değişmiş ve Azize Meryem ve Şehitler Kilisesi (Basilica of St. Mary and the Martyrs) olmuştu.
Günümüzde ise Pantheon, ünlü Rönesans dönemi sanatçısı Raffaello Sanzio’nun ve diğer önemli kişilerin mezarlarının bulunduğu anıtsal bir yapı olarak kabul görüyor. Yapı, 2000 yıla yaklaşan tarihi ile Roma’yı ziyaret edenlerin gözdesi olarak biliniyor.
Pantheon Tapınağı’nın Kubbesi
Pantheon Tapınağı’nın Kubbesi, Antik Çağ‘ın bilgeliğini tüm görkemiyle yansıtır. M.S. 118 yılında böyle bir yapının ortaya konmuş olması, İlk Çağ‘da mimarlığın geldiği nokta ile ilgili bize bazı ipuçları vermektedir.
Pantheon, silindir şeklindeki bir iç mekandan, doğal olarak yükselen bir kubbedir. Kubbenin eteklerindeki duvarlar, kubbeyi direkt olarak destekler ve böylece 44 Metre yükseklikte ve yaklaşık 43.2 Metre genişlikte simetrik bir yapı ortaya çıkar.
Ayasofya ve Pantheon Mimari Özellikleri

Pantheon, pagan inanışa sahip olan antik dönem Roma İmparatorluğu’nun en önemli yapısıydı. Ancak 395’te imparatorluk ikiye bölündükten yaklaşık 80 yıl sonra Batı Roma İmparatorluğu çöktü (476).
Bizim Bizans İmparatorluğu olarak bildiğimiz “Doğu Roma İmparatorluğu” ise antik çağdan miras aldığı idari, hukuksal ve mimari bilgilerle yoluna devam etti. Doğu Roma, 1453’e kadar süren tarih koşusunda Pantheon’un bilgeliğini de aşmayı başardı.
300’lü yıllarda İmparator Büyük Konstantin döneminde Roma artık pagan dininden Hristiyanlığa geçiyordu. Bu süreçteki erken dönem kiliseler “Bazilika” adı verilen dikdörtgen tipinde yapılardı.
Batı Roma çöktükten sonra, Doğu Roma’nın başkenti olan Konstantinopolis’te (yani İstanbul) görkemli kiliseler inşa ediliyor ancak üzerlerine Pantheon ile boy ölçüşecek kubbeler örtülemiyordu.
Üst satırlarda bahsettiğim üzere Pantheon silindir şeklinde bir yapıydı ve üzerine yuvarlak bir kubbe örtmek mimari açıdan daha kolaydı. Ancak Hristiyanlığın bir parçası haline gelen dikdörtgen Bazilika planlı kiliseler nasıl yuvarlak bir kubbe ile örtülebilirdi?
Bu mimari problem Doğu Roma’daki mimarları uzun süre düşündürdü. Ancak en sonunda İmparator Justinianus döneminde Trallesli Anthemius ve Miletli Isidoros isimli mimarlar bu sorunu çözdüler.
Ayasofya, Nika İsyanı’nda yıkılan eski kilisenin olduğu yerde 532 ile 537 yılları arasında inşa edildi. Ayasofya, eski Roma Bazilikaları gibi köşeli bir yapı olmasına rağmen tepesinde 32 metre çapında bir kubbe oturtulmuştu
Bunun mümkün olabilmesi için mimarlar Anthemius ve Isidoros’un yeni bir mimari teknik bulması gerekmişti. Köşeli yapıların üzerine yuvarlak kubbe oturtulabilmesini sağlayan bu geçiş elemanlarına “Pandantif” adı veriliyor.
Pantantifler, üçgen şekilli birer kavis olarak kubbeden aldıkları ağırlığı, güçlü “fil ayağı” sütunlar aracılığı ile yapının dört tarafını çevreleyen duvarlara iletirler. Ayasofya’daki pandantiflerin üstüne meşhur Serafim Melekleri de resmedilmiştir.
Pantheon Tapınağı Giriş Ücreti Ne Kadar?
Pantheon Tapınağı, halen bir Kilise olarak hizmet verdiği için, tüm ibadethanelerde olduğu gibi giriş ücreti alınmaz. Yani kısacası Pantheon’a giriş ücretsizdir. Bu sayede Roma’da birçok müzede olan kuyruklar da, Pantheon’un önünde olmaz.
Pantheon, an itibariyle Hristiyan Azizlerin ve bu dine hizmet veren kişilerin lahitlerinin bulunduğu bir “Mezar Şapeli” gibidir. Bu sebeple kiliselerde uyulması gereken genel kurallara, Pantheon ziyareti sırasında da riayet edilmelidir.
Son Söz
Bu sitenin tarih kategorisindeki yazılarda buna benzer birçok makale bulabilirsiniz. Yazılarda bilgilerimi online ansiklopedilerin ilgili sayfalarından teyit ederek ilerliyorum. Bu çalışmanın izlerini yazı içindeki mavi renkli linklerden takip edebilirsiniz.
Eğer İngilizceniz iyiyse yazıdaki mavi linkleri tıklayarak, her bir konuda daha ayrıntılı yazılara ulaşabilirsiniz. Bu linklerin bazıları bu sitedeki yazılara, diğerleri ise Wikipedia veya Brittanica gibi kaynaklara gider.
Son olarak yazılarda fotoğrafların yanı sıra ChatGPT aracılığı ile ürettiğim görsellere de yer vermeye başladım. ChatGPT’nin DALL-E isimli görsel üreten yapay zeka motoru bu tarih yazılarını canlandırmakta çok işe yarıyor.
Örneğin bu yazının ortasında bulunan Pantheon görselini DALL-E ile ürettim. Yapay zekaya “Oculus’tan süzülen ışıkla aydınlanmış olan Pantheon’u resmet” gibi bir şey dediğimde yukarıdaki sonucu aldım.
Pantheon Tapınağı Tarihi ve Mimarisi by Serhat Engül
Leave a Reply