• Skip to main content
  • Skip to primary sidebar
  • Skip to footer
  • Home
  • About (TR)
  • About (EN)
  • Blog
  • Contact

Serhat Engül

Istanbul Gezi Rehberi

İstanbul’da Bizans Eserleri (12 Bizans Yapısı) 2025

8 May 2025 by Serhat Engül

İstanbul’daki Bizans eserleri hakkındaki bu yazı sizi bir zaman yolculuğuna çıkaracak. Bu yolculukta şehrin Büyük Konstantin tarafından nasıl kurulduğunu ve Justinianus döneminde nasıl zirveye ulaştığını göreceksiniz.

Elbette Bizans dönemindeki İstanbul’un hikayesi sadece zaferler, refah ve zenginliklerle dolu değil. Buna karşılık şehrin tarihinde büyük isyanlar, dini çatışmalar, kuşatmalar ve saray darbeleri de var.

Bizans tarihi onlarca filme konu olabilecek sıra dışı olaylar barındırıyor. Bu nedenle 1100 yılı kapsayan bu hikayeyi mümkün olduğunca zengin görsellerle destekleyerek anlatmaya çalışıyorum.

İçerik Listesi

Toggle
  • İstanbul’daki Bizans Eserleri 2025
    • 1. Hipodrom (At Meydanı)
  • 2. Ayasofya
  • 3. Aya İrini Kilisesi
  • 4. Yerebatan Sarnıcı
  • 5. Bozdoğan Kemeri
  • 6. Chora Kilisesi (Kariye Camii)
  • 7. Pantokrator Manastırı (Zeyrek Camii)
  • 8. İstanbul Surları
  • 9. Konstantin Forumu (Çemberlitaş)
  • 10. Aya Theodosia Kilisesi (Gül Camii)
  • 11. Fener Rum Patrikhanesi
  • 12. Tekfur Sarayı
  • Son Söz

İstanbul’daki Bizans Eserleri 2025

İstanbul’daki Bizans eserleri eskiden Konstantinopolis olarak bilinen Tarihi Yarımada’da (Suriçi) bulunuyor. Bunların içinde Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı gibi herkesin bildiği yerler olduğu gibi, keşfedilmemiş gizli hazineler de var.

Şu sıralar şehrin bazı unutulmuş sarayları (Bukoleon Sarayı) ve unutulmuş ibadethaneleri (Studios Manastırı ve Ayios Polieuktos Kilisesi) restore ediliyor. Bu yapıların da restorasyonları bittiğinde bu listeye dahil edeceğim.

1. Hipodrom (At Meydanı)

İstanbuldaki Bizans eserleri arasındaki Hipodrom günümüzde Sultanahmet Meydanı

Sultanahmet’in tam kalbinde konumlanan Hipodrom, Osmanlı döneminden kalma bir tabirle “At Meydanı” olarak da biliniyor. Bizans’ın başkenti olan Konstantinopolis’te, yaklaşık 40.000 kişinin bir araya geldiği Hipodrom, “Chariot” olarak da bilinen savaş arabalarının yarışlarına sahne oluyordu.

İki tane tekerleği olan savaş arabaları, 4 tane atın sürüklediği bir mekanizmaya sahipti ve kullanmak büyük ustalık gerektiriyordu. Hipodrom‘un düz kısmında hızlanan arabalar, köşelerden dönüş yaparken ölümüne savruluyor ve bu noktada sürücünün kabiliyeti de test edilmiş oluyordu.

İmparatorun da bizzat locasından izlediği yarışlar, zaman zaman büyük toplumsal olaylara ev sahipliği yapıyordu. İstanbul’da gelmiş geçmiş en büyük isyan olarak bilinen Nika Ayaklanması da burada başladı ve tüm şehri kasıp kavurdu.

Üstteki görseli aslında 6. yüzyıldaki Bizans imparatorları yazısı için yapay zeka ile üretmiştim ama bu yazıya cuk oturdu. 6. Yüzyıl, Bizans İmparatorluğu‘nun altın dönemi olarak Hipodrom yarışlarının en görkemli zamanıydı.

Chariot kullanan arabacıları bugünün futbol yıldızları gibi düşünebilirsiniz. Onlar da aynı Messi veya Ronaldo gibi antik dünyanın tüm stadyumlarında hünerlerini sergiliyorlardı. Aralarından Porphyrius (Bkz: Porphyrius the Charioteer) en ünlü olanıydı.

2. Ayasofya

İstanbuldaki Bizans eserleri arasında en ünlüsü olan Ayasofya başkent Konstantinopolis şehrini süslüyor

Ayasofya’nın yapılma sebebinin üst satırlarda bahsettiğimiz Nika Ayaklanması olduğunu az kişi bilir. 30.000 kişinin öldüğü isyandan sağ kurtulan İmparator Justinian, kudretini kanıtlayacak büyük çapta imar işlerine girişir. Bu amaçla görevlendirdiği Anthemios ve Isidoros, dünyanın en büyük ve en güzel mabedini inşa ederler.

Ayasofya öylesine muhteşem bir yapıdır ki, onun görkemine yaklaşacak yapıların inşa edilebilmesi neredeyse bin yıl sürer. Avrupa’da Ayasofya ayarında yapıların ortaya çıkması, ancak Rönesans döneminde mümkün olur. Doğu’da ise Ayasofya ile boy ölçüşecek camileri, yine bin yıl sonra Mimar Sinan yapmıştır.

Üstteki görselde Ayasofya’nın Bizans döneminde nasıl gözüktüğünü görebilirsiniz. Bu resmi yapay zekaya çizdirdiğim için detaylara girdikçe hatalar ortaya çıkabiliyor. Örneğin yapının önüne Osmanlı dönemindeki padişah türbelerini de (iki küçük kubbeli yapı) eklemiş.

3. Aya İrini Kilisesi

Aya İrini Kilisesi günümüzde Topkapı Sarayı Müzesinin içinde bulunuyor

Topkapı Sarayı’nın anıtsal giriş kapısı olan Bab-ı Humayun’u geçtiğinizde, birinci avluya ulaşmış olursunuz. Dört büyük avludan oluşan Topkapı Sarayı’nın içinde, Bizans döneminden kalmış olan Aya İrini Kilisesi, sizi ilk selamlayan tarihi eser olacaktır.

Aya İrini Kilisesi, geçmişte Hristiyanlık dininin temellerini atan 7 ekümenik konsilden birinin toplandığı yapı olarak öne çıkar. Yüzlerce yıllık tarihinde, hem Bizans; hem de Osmanlı tarihinin en görkemli zamanlarına tanıklık etmiş olan bu yapı, İstanbul’un ilk arkeolojik müzesi olma özelliğini de taşır.

19. Yüzyıl’da burada sergilenen arkeolojik eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nin açılmasıyla bugünkü yerine nakledilmiş ve Aya İrini yüzyıllar süren sessizliğine geri dönmüştür.

İstanbul’daki Bizans kiliselerinin çoğu camiye çevrildiği ve bir cemaate sahip olduğu halde, maalesef Aya İrini asırlarca boş kalmış veya depo olarak kullanılmıştır. Günümüzde anıt müze olarak hizmet veren Aya İrini’yi ziyaret ettiğinizde bu ıssızlığın izlerini görürsünüz.

4. Yerebatan Sarnıcı

Bizans döneminden kalma su sarnıçlarının en ünlüsü olan Yerebatan Sarnıcı

İstanbul, Bizans tarihi boyunca çok sayıda kuşatmayla karşılaştı. Orta Çağ’ın en görkemli kentlerinden biri olan Konstantinopolis, çeşitli medeniyetlerin ve barbar kavimlerin gözlerini kamaştıran bir zenginliğe sahipti.

Meşhur Konstantinopolis surları 4. Yüzyıl’da inşa edildi ve şehri asırlar boyu korumayı başardı. Şehir savunmasının başarısız olduğu iki kuşatmadan biri Latin İstilası (1204) ve İstanbul’un Fethi (1453) idi.

Geçmişte defalarca kuşatılan ve aylarca kuşatma altında kalan şehrin en önemli gereksinimi, içme suyu ihtiyacıydı. Tarihi Yarımada’nın altında doğal su kaynağı bulunmadığı için, şehir suyunun depolandığı sarnıçlar hayati öneme sahipti. Bu sebeple İstanbul’un altı adeta köstebek yuvası gibi oyulmuş ve onlarca sarnıç inşa edilmiştir.

İstanbul’daki Bizans sarnıçları arasında en meşhur olanı, elbette Yerebatan Sarnıcı idi. Şehrin kurulduğu Antik Yunan döneminden kalma sütunların devşirilmesi ile yapılan bu görkemli su deposu, Osmanlı döneminde “Yerebatan Sarayı” olarak da anılırdı.

Sultanahmet bölgesinde Yerebatan Sarnıcı‘nın haricinde görülebilecek 4 sarnıç daha vardır. Bunlardan ilk ikisi Binbirdirek Sarnıcı ve yakın zamanda restore edilip hizmete açılan Şerefiye Sarnıcı’dır.

Ayrıca özel işletmeye bağlı olan Sarnıç Restaurant (Soğukçeşme Sokağı) ve Nakkaş Halı Mağazası’nın bodrum katındaki Sarnıç (Nakilbent Sokak) da görülmeye değerdir.

Yerebatan Sarnıcı’nın gizemli ortamı, konusu İstanbul’da geçen filmler için de bir çekim alanıdır. James Bond (From Russia with Love) ve Inferno (Dan Brown kitabı uyarlaması) gibi filmler için de set olarak kullanılmıştır.

5. Bozdoğan Kemeri

İstanbuldaki Roma dönemi eserler arasındaki Valens Su Kemeri bugün Bozdoğan Kemeri olarak biliniyor

İstanbul, milattan önce bir Yunan Kolonisi (Byzantion) olarak kurulduğunda, oldukça küçük bir yerleşkeydi ve su ihtiyacını geçici yöntemlerle giderme şansına sahipti.

Ancak Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in, imparatorluğun merkezini İstanbul’a taşımasıyla, şehrin nüfusu hızla artmaya başladı. Yakınlarda bir su kaynağı bulamayan Romalılar, tarihin en uzun su kemerini inşa etmek suretiyle İstanbul’a içme suyu getirmeyi başardılar.

Valens Su Kemeri, eğimli mimari yapısından dolayı şehre hiç durmadan su sağlıyordu. Bu suların bir yerlerde depolanması gerekliliği de, şehirde onlarca sarnıcın inşa edilmesine yol açtı.

Osmanlı döneminde de restore edilip kullanılmaya devam edilen bu su kemeri, Bozdoğan Kemeri olarak anılmaya başlandı. Lakin Osmanlılar su kemerlerinden gelen suyu sarnıçlara doldurmadılar. Bunun yerine görkemli boyutlarda çeşmeler inşa edip, içme suyuna erişimi kolaylaştırdılar.

6. Chora Kilisesi (Kariye Camii)

İstanbuldaki Bizans kiliseleri arasında en ünlüsü olan Chora Kilisesi günümüzde Kariye Camii

Kariye, İstanbul’daki Bizans eserleri arasında özel bir yere sahiptir. Çünkü Bizans’ın en önemli özelliklerinden olan mozaik sanatını, en iyi temsil eden eserler bu kilisede bulunur.

Elbette Ayasofya’yı gezerken de birçok Bizans mozaik panosu görülebilir. Ancak Kariye’deki mozaikler, hem daha iyi korunmuş olması ve hem de bize bir hikaye anlatması nedeniyle daha dikkat çekicidir.

Bazilika planlı bir kilise olan Kariye’de, ana mekan oldukça sadedir ve tek bir mozaik panosuna sahiptir. Ancak kilisenin iç ve dış koridorlarındaki mozaikler, adeta paha biçilemez kıymette birer sanat eseridir. Hz. İsa ve Hz. Meryem’in hayat öykülerini anlatan bu mozaikler, ne kadar depremlerden zarar görmüş olsa da halen oldukça iyi durumdadır.

Özünde bir manastır olan ve İmparator Konstantin dönemi İstanbul’unun dışında kalan kilise, rahiplerin inzivaya çekildiği bir yerdi. Ancak İmparator II. Theodosius tarafından surlar genişletilince, manastır da şehir sınırlarının içine taşınmış oldu. Halen şehir dışı anlamına gelen “Chora” adıyla bilinen manastır kilisesi, Osmanlı döneminde ise Kariye Camii oldu.

Kariye’ye bugünkü önemini kazandıran kişiyse, Theodore Metochites adındaki bir Bizanslı alim ve devlet adamıydı. Servetini kiliseyi dekore etmeye harcayan Metochites, kiliseye sonradan eklemlenen “parekklesion” adındaki yan koridora defnedilmiştir.

7. Pantokrator Manastırı (Zeyrek Camii)

Bizans döneminden kalma en büyük kiliselerden Pantokrator Manastırı günümüzde Zeyrek Camii

Pantokrator Manastır Kilisesi, İstanbul’un tarihi semtlerinden Zeyrek’te yer alıyor. Uzun yıllar restorasyon nedeniyle kapalı olan yapı, İstanbul’daki Bizans kiliseleri arasında Ayasofya’dan sonraki en büyük yapı olarak öne çıkıyor.

Bir dönem imparatorların mezar kilisesi olan yapı, şehrin en önemli mabedleri arasında başı çekiyordu. Ayasofya, Havariyyun Kilisesi ve Pantokrator Manastırı şehrin en çok kutsallık atfedilen yapılarıydı.

Zeyrek Camii’nin görkemli mimari yapısını gözlemlemek için, yapıya Haliç kıyılarından bakmak gerekir. Haliç üzerindeki metro köprüsünden, Tarihi Yarımada’nın silüetine bakıldığında, en belirgin tarihi yapılardan biri üstte resmini görebileceğiniz Bizans eseridir.

8. İstanbul Surları

Konstantinopolis şehrini koruyan Theodosius Surları

İstanbul, M.S. 330 yılında Konstantin’in emriyle bir Roma başkenti haline getirilmiş ve Antik Yunan dönemindeki sınırları, yaklaşık 4 katına çıkarılmıştı. Ancak kısa sürede Doğu’nun en önemli şehri haline gelen Konstantinopolis, bir nüfus patlaması yaşadı. 4. Yüzyıl’ın sonuna gelindiğinde şehir surlarının genişletilmesi şart olmuştu.

II. Theodosius, henüz genç bir imparator iken; şehrin bu önemli ihtiyacını çözmeye karar verdi. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Tarihi Yarımada’nın kara surları, 3 ayrı bölümden oluşacak şekilde inşa edildi ve adeta geçilmez oldu. Bu surların sağlamlığı ve güvenlik katmanları sayesinde Konstantinopolis bin yılı aşkın bir süre Bizans’ın başkenti olarak kaldı.

Konstantinopolis’in Haliç’ten, Marmara Denizi‘ne kadar uzanan İstanbul Surları, ancak dev topların icad edilmesi ve savaş meydanlarında kullanılması ile geçilebildi. 15. Yüzyıl’da bu dev topları kullanan Fatih Sultan Mehmet’in ordusu, şehir savunmasında bir gedik aşmayı başardı ve İstanbul’u aldı.

9. Konstantin Forumu (Çemberlitaş)

Bizans döneminde Konstantin Forumu olarak bilinen Çemberlitaş

İmparator Konstantin zamanında şehrin ana yolu “Mese” olarak anılıyordu. Seferden dönen muzaffer Roma ordularının geçtiği zafer kapıları ile donanmış olan Mese, aynı zamanda Konstantin Forumu adında bir meydana da sahipti. Günümüzde Çemberlitaş adıyla bilinen renkli sütun ise, bu meydanın tam kalbinde yer alıyordu.

Şehrin kalbini oluşturan meydanlardan biri Konstantin Forumu, diğeri ise Beyazıt’taki Theodosius Forumu’ydu. Bugün halen Tarihi Yarımada’nın ana caddelerinden biri olan Mese, üzerinden tramvay geçen “Divanyolu Caddesi” olarak biliniyor. Yolun sonu Topkapı Sarayı’ndaki Divan-ı Humayun’a kadar uzandığı için, Osmanlı döneminde böyle adlandırılmış.

Konstantin Forumu’nun canlandırma resmine bakıldığında, ne kadar heyecan verici bir yer olduğu da açıkça görülüyor. Antik Roma esintileri taşıyan Konstantin Forumu, kuşkusuz ki yüzyıllar boyunca “Taksim Meydanı” misali sembolik bir merkez noktasıydı.

Bu arada İstanbul’daki Bizans eserleri hakkında harika canlandırma resimleri paylaşan Byzantium 1200 isimli siteyi de ziyaret etmenizi öneririm. Bu site Bizans dönemindeki yapıları tarihi kaynaklarda anlatıldığı şekilde çiziyor ve bizlere dijital ortamda sunuyor.

10. Aya Theodosia Kilisesi (Gül Camii)

Bizans döneminden kalma bir kilise olan Aya Theodosia Kilisesi günümüzde Gül Camii

Son yıllarda Fener Balat kültür turlarına katılmak, oldukça popüler bir aktivite haline geldi. Yürüyerek birkaç saatte gezilebilen bu semtlerde, son dönemlerde açılan harika butik kafelerde mola vermek ve gününüzü renklendirmek de mümkün. Ekseriyetle Cibali’den başlayan, Fener ve Balat semtlerini gezdiren turlar; bazen Ayvansaray’a kadar uzanabilen bir rotayı kapsıyor.

Cibali, Fener, Balat yürüyüşü sırasında karşınıza çıkacak olan en güzel yapılardan biri ise, günümüzde Gül Camii olarak bilinen Aya Theodosia Kilisesi’dir. İkona Kırıcılık döneminde şehit olan bir Hristiyan Azize’ye adanmış olan bu kilisenin, zamanında insanlara şifa dağıttığına inanılırmış. Bu sebeple hasta yatağında bile olsa insanlar sedye ile buraya taşınır ve dua edilirmiş.

Azizenin yortu gününde güllerle donatılan bu kilise, Osmanlı ordusu şehre girdiğinde kırmızı çiçeklerle bezeli bulunmuş. Bu sebeple Sultan II. Bayezid döneminde camiye çevrilirken bu olayın anısına Gül Camii adı verilmiş.

11. Fener Rum Patrikhanesi

Fener Rum Patrikhanesindeki Aya Yorgi Kilisesi

Osmanlılar İstanbul’u fethettikten sonra Ortodoks Kilisesi varlığını sürdürmeye devam etti. Fatih Sultan Mehmet’in bazı ayrıcalıklar tanıdığı Fener Rum Patrikhanesi, şehrin en kalabalık gayrimüslim cemaati olan Rumların ruhani merkeziydi.

Bizans döneminde şehrin en önemli kilisesi olan Ayasofya camiye çevrilince, Ortodoks Patrikhanesi de yerinden taşınmak zorunda kaldı. İlk olarak şehrin en büyük ikinci kilisesi olan Havariyyun Kilisesi’ne (Kutsal Havariler Kilisesi) taşındı. Ancak bir süre sonra burası yıkılınca, Pammakaristos Manastırı, Patrikhane binası olarak kullanılmaya başlandı.

Nihayet 16. Yüzyıl’ın sonunda bugün Fener Rum Patrikhanesi olarak bilinen Aya Yorgi Kilisesi’ne (Church of St. George) yerleşildi. Günümüzde Balat semti sınırları içinde kalan Patrikhane, Fener Balat kültür turlarının en önemli duraklarından biridir. Patrikhane kompleksinin kalbinde yer alan Aya Yorgi Kilisesi’nin altın varaklı altarı, gerçekten de görülmeye değer bir eserdir.

Aya Yorgi Kilisesi şu anki haliyle Bizans döneminden kalma bir yapı değil. Ancak Bizans tarihini araştıran birinin burayı görmeden geçmesi mümkün değil. Çünkü kilisenin içinde erken dönem Hristiyanlık tarihine mal olmuş önemli din adamlarının (Örn. Ioannis Hrisostomos) relikleri var. Ayrıca 11. ve 13. yüzyıllardan kalma tarihi ikonalar da görülebiliyor.

12. Tekfur Sarayı

İstanbuldaki Bizans eserleri arasındaki Tekfur Sarayı

Tekfur Sarayı, geç Bizans döneminin ana sarayı olan Blakhernae Sarayı’nın bir uzantısıydı. Bu ek bina, orijinal saraydan günümüze kalan tek yapıdır.

Orijinal adıyla Porphyrogenitus Sarayı halk dilinde “Tekfur Sarayı” olarak biliniyordu. Yapı bir dönem Osmanlı İstanbul’unda çini atölyesi olarak kullanılmıştır. Günümüzde müze olarak hizmet vermektedir.

İstanbul’daki büyük Bizans saraylarından Büyük Saray ve Blakhernae Sarayı tamamen yok olmuş olup, bunlar hakkında fikir veren Bukoleon ve Porphyrogenitus sarayları kısmen günümüze ulaşmıştır.

Yazının girişinde bahsettiğim üzere İstanbul’daki bazı Bizans eserleri şu sıralar İBB ve İstanbul Valiliği tarafından onarılıyor. Eğer Sarayburnu civarında bulunan Bukoleon Sarayı’nın restorasyonu yakında biterse, İstanbul’a bir tarihi eser daha kazandırılmış olacak.

Son Söz

Bu yazıda İstanbul’daki belli başlı Bizans eserleri hakkında bilgi paylaşmaya çalıştım. Ancak bu sitede İstanbul’un Bizans yapıları ile ilgili daha ayrıntılı yazılar içeren böyle bir ana başlık var ve burada buna benzer birçok yazı bulabilirsiniz.

Doğu Roma veya daha popüler olan adıyla Bizans, 4. yüzyıldan; 15. yüzyıla kadar varlığını sürdürdü. Bu anlamda dünyanın en uzun ömürlü medeniyetlerinden biri oldu. Artık var olmayan bu medeniyetin izlerini sürmek gerçekten ilginç bir uğraş olabilir.

İstanbul gibi birkaç medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehirde yaşamanın en güzel yanlarından biri tarihseverlere sonsuz seçenekler sunması. Ben yıllardır Bizans tarihi ile ilgili kitaplar okuyup, edindiğim bilgileri günümüzde kadar ulaşmış yapıları inceleyerek pekiştiriyorum.

Siz de İstanbul tarihinin sevdiğiniz bir dönemini seçip onunla ilgili tarihi eserleri keşfedebilirsiniz. Bunun için de İstanbul’un tarihteki 5 ayrı dönemini anlatan İstanbul’un kuruluşu ve kısa tarihi adlı yazıma göz atabilirsiniz.

İstanbul’da Bizans Dönemi Eserleri by Serhat Engül

Filed Under: Bizans Eserleri

blank

About Serhat Engül

Merhaba, ben Serhat Engül. İstanbul’da doğup büyüdüm ve 20 yıldır profesyonel turist rehberi olarak çalışıyorum. Bu blogda ticari bir amaç gütmeden, şehrin tarihine ve kültürüne dair tutkuyla edindiğim bilgileri ve gözlemlerimi İstanbul meraklılarıyla paylaşıyorum. Arşivdeki yazılarda İstanbul'un tarihi, semtleri, müzeleri ve camileri ile ilgili bilgi ve gözleme dayalı güncel bilgiler bulabilirsiniz.

Reader Interactions

Leave a Reply Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Primary Sidebar

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • YouTube

Istanbul Tour Guide

blankMerhaba, ben Serhat Engül. İstanbul'da faaliyet gösteren bir profesyonel turist rehberiyim. Bu sitede Türkiye'nin tarihi ve kültürel mirası ile ilgili yazılar bulabilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim.

Footer

ISTANBUL TURIST REHBERI

Merhaba ben Serhat Engül, 2004 yılından beri İstanbul Rehberler Odası’na kayıtlı olarak çalışan bir profesyonel rehberim.

Bu sitede İstanbul’un tarihi, müzeleri, yeme-içme yerleri ve semtleri hakkında yazılar bulabilirsiniz. Keyifli vakit geçirmeniz dileğiyle!

Latest Articles

  • Alek, Misi ve Rubi ile İstanbul Tarihini Yeniden Yazmak!
  • Tarihi Yarımada Haritası ve Gezi Rehberi (Güncel 2025)
  • Ayasofya Mozaikleri (6 Bizans Mozaiği ve Hikayeleri)
  • Sergios ve Bakhos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camii) Tarihi
  • Pantokrator Manastırı Kilisesi (Zeyrek Camii) Tarihi

Powered by Reborn Travel

blank

İçerikler İzinsiz Kopyalanamaz © 2025