Kapadokya Manastırları, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kapadokya’nın en gizemli parçasını oluşturuyor. Özellikle Göreme ve Ihlara vadilerindeki manastırlar, bizlere Hristiyanlığın erken döneminden, geç Bizans dönemine kadar manastır hayatının nasıl yaşandığı hakkında önemli ipuçları sunuyor.
Anadolu coğrafyası, Hristiyanlığın erken yıllarında havarilerin faaliyet gösterdiği yerlerden biriydi. Bu sebeple de Türkiye‘nin önemli turizm yerlerinden Efes ve Antakya, Hristiyanların hac yolu üzerinde bulunuyor.
Bu yazıda Hristiyanlığın tarihinde Anadolu’nun öneminden bahsedeceğiz. Zira dünyaca ünlü Hristiyan azizlerinin önemli bir bölümü Anadolu topraklarında yaşadılar. Bunlar arasından Aziz Basileios’a özel bir parantez açacağız, çünkü kendisi Kapadokya’daki manastır hayatını kökünden değiştiren kişiydi.
Buna ek olarak Hristiyanlığın tüm mezhepleri tarafından tanınan ve saygı gören bazı erken dönem “Kilise Babaları” da Anadolu’da yaşamıştır. Anadolu’da yaşamış olan azizler arasında dünyada Saint Nicholas (Noel Baba) olarak bilinen Aziz Nikolaos ve “John Chrysostom” olarak da bilinen Ioannis Hrisostomos‘u sayabiliriz.
Yazımızın ana konusunu oluşturan Kapadokya‘dan da Aziz Basileios (Bkz: St. Basil the Great) adında önemli bir din adamı çıkmıştır. Üst satırlarda saydığım diğer azizler ile aynı dönemde yaşamış olan Basileios, 330 yılında Kayseri’de doğdu. Erken dönem manastır hayatına yeni bir şekil veren Basileios, özellikle Ortodoks Hristiyan dünyasında büyük saygı ile anılır.
Erken Dönem Hristiyanlık

Hristiyanlığın yayılması, Hz. İsa’nın M.S. 30 yılındaki ölümüyle birlikte başladı. Havariler antik dünyanın en önemli şehirlerine giderek, Hristiyanlığın yayılmasında öncü oldular. Hz. İsa’nın en önemli havarisi olan Aziz Petrus, Antakya’da St Pierre Kilisesi’ni kurdu. Aziz Yunanna (St. John) ve Hz. Meryem de Efes’e geldiler.
Ancak hızla yayılmaya başlayan Hristiyanlık, Roma İmparatorluğu tarafından hoş karşılanmadı. Çok Tanrılı dine sahip Romalılar, Hristiyanlık üzerinde yıllar süren bir baskı politikası uyguladılar. Bu dönemde erken dönem Hristiyanlık şehitleri ortaya çıktı. Örneğin İstanbul‘da kendisine adanmış birçok kilise bulunan Aya Yorgi (St. George) bunlardan en ünlüsüdür.
Hristiyanların ibadetlerini gerçekleştirmek için saklanmak zorunda kaldığı 300 yıllık bir dönem oldu. Bu dönemde Kapadokya bölgesi en popüler yerleşim yerlerinden biri olarak tarihe geçti. Derinkuyu ve Kaymaklı gibi yeraltı şehirlerinde saklanan Hristiyanlar, nihayet 313 yılında İmparator Konstantin’in yayınladığı Milano Fermanı ile serbest kaldılar.
Esasları İznik Konsili ile belirlenen Hristiyanlık inancı, İmparator Konstantin ile İmparator Theodosius‘un hükümdarlık yılları arasında (yaklaşık 50 yıl) Roma’nın devlet dini haline geldi. Böylece din odaklı bir yaşam sürmek tamamen yasal hale geldi.
Kendilerine İsa’nın çektiği çileleri örnek alan inançlı Hristiyanlar, onun gibi yaşamak istediler. Bunda rehber aldıkları başlıca olay, İncil‘de geçen bir anlatıydı. İnanışa göre Hz. İsa çölde 40 gün ve 40 gece oruç tutmuş ve şeytanın onu yolundan döndürme çabalarına karşı koymuştu.
Hz. İsa’nın yaşadığı bu süreci tecrübe etmek için inzivaya çekilen ilk keşiş Aziz Antonius (Anthony the Great) oldu. “Mısırlı Antonius” olarak da bilinen din adamı, Hristiyanlık inancında yeni bir sayfa açtı.
Görsel Hakkında: Bahsettiğimiz üzere “Keşişlerin Babası” Aziz Antonius, Mısır’da inzivaya çekilmişti. Onun başlattığı gelenekten yola çıkarak müritleri tarafından Mısır’da kurulan Aziz Antonius Manastırı‘nı üstteki resimde görebilirsiniz.
Kapadokya’da Keşiş Hayatı

Keşiş hayatı yaşamak, kısa zamanda müthiş bir akım haline geldi. İnançlı bireyler, insan iradesinin sınırlarını zorlamak ve İsa’nın tavsiye ettiği sade yaşamı tecrübe etmek istediler. Bu dönemde henüz manastır hayatı yoktu. Bireyler kendilerince bir yol izliyor ve Hristiyanlığı organize eden kilisenin otoritesinin dışına çıkıyorlardı.
Erken dönem Hristiyanlığın en meşhur keşişi Simon Stilit (St. Simeon Stylites) olarak da bilinen bir “Sütun Azizi” idi. İlk anda kulağa garip gelse de, Aziz Simeon tek başına inzivaya çekilme döneminin yıldızıydı.
Günümüzün Halep kenti yakınlarında bir kayanın üstünde yaşamaya başlayan Simeon, sonraları bunu bir sütuna çevirmiş ve hayatını orada geçirmişti. Onun gösterdiği iradeye hayran kalan insanlar ise her gün yanına geliyor ve ona yemek getiriyordu.
Simeon’un şöhreti tüm Hristiyanlık dünyasına yayıldı ve yaşadığı yer adeta bir hac merkezi haline geldi. Onun açtığı yolu izleyen birçok keşiş türedi. Günümüzde Kapadokya’da Aziz Simeon‘a adanmış bir kilise vardır. Ayrıca Hatay’da da Aziz Simeon Manastırı bulunur. (Not 1)
Bunu anlatmamın sebebi, erken dönem Hristiyan keşişlerinin nasıl doğaçlama bir yol izlediğiydi. İnzivaya çekilen keşişler, elverişli bir coğrafya olan Kapadokya’ya hücum ettiler. Bunun başlıca sebebi, Kapadokya’nın basit kesici aletlerle kolayca şekil verilebilen tüflü toprağıydı.
Kendini toplumdan soyutlamak isteyen Anadolu Hristiyanları, Bizans İmparatorluğu’nun erken dönemi olan 4. Yüzyıl‘da buradaki mağaralara yerleştiler. Örneğin üstteki fotoğrafta Kapadokya’daki Selime Manastırı’nı ve onun kaya kiliselerini görebilirsiniz.
Ancak Kapadokya’da keşiş hayatı süren insanların bir şeyler yemesi gerekiyordu. Bunu da Aziz Simeon örneğinde olduğu gibi, çevredeki insanların yardımı ile yapabildiler. Ancak keşişlerin sadece tükettiği ve üretime hiç katılmadığı bu sistem, toplumsal sorunlar yaratacaktı.
Aziz Basileios’un Manastır Kuralları

Türkçe kaynaklarda Aziz Vasilios olarak da geçen din alimi, antik dönemin önemli kentlerinden Kayseri‘de (Caesarea) doğdu. Kapadokya bölgesinde yer alan şehirlerden biri olan Kayseri, Anadolu’daki Hristiyanların dini merkezlerinden biriydi. Aziz Basileios zaman içerisinde Kayseri piskoposu seçilerek, şehrin en yüksek rütbeli din adamı oldu.
Kapadokya’nın vadilerini gezen Basileios, burada keşişlerin yaşamını inceledi. Keşişlerin katlandığı zor şartlar ne kadar hayranlık verici olsa da, toplum adına hiçbir değer üretmiyordu. Ayrıca Basileios’un temsil ettiği kilise örgütlenmesinin de dışında kalıyordu.
İznik Konsili tarafından belirlenmiş olan Ortodoks (doğru yol anlamına gelir) inanca sıkı sıkıya bağlı olan Aziz Basileios, Hristiyanlık aleminde farklı uygulamaların ve ayrışmaların karşısındaydı. Konsillerde belirlenmiş Ortodoks Hristiyanlık inancına karşı çıkan Aryanizm (Ariusçuluk) felsefesinin de sapkınlık olduğunu düşünüyordu.
Kapadokya’nın vadilerine yayılmış olan Hristiyan keşişlerini yeni bir disiplin altında toplamaya karar verdi. Buna göre keşişler tek başına değil, küçük gruplar halinde yaşayacaklardı.
Her bir manastırın içinde belli bir hiyerarşi olacak ve mutlak bir disiplin ile yönetilecekti. Başkeşişler şehrin piskoposunun hakimiyeti altında olacak ve kilisenin kuralları ile uyumlu bir yönetim sergileyecekti.
Manastırlarda yalnız başına dua edilecek şapeller olduğu gibi, ortak bir hayatı mümkün kılacak yemekhaneler de olacaktı. Kapadokya Manastırları, kendi yiyeceklerini manastırın bahçesinde üretecek ve dışa bağımlı olmayacaklardı. Böylece manastırlardaki küçük keşiş grupları, üretime de katılmış olacak ve toplumla uyumlu bir hayat sürecekti.
Aziz Basileios‘un manastır kuralları, tüm dünyadaki manastır yaşamına örnek oldu. Aziz Basileios, Hristiyanlıktaki bu önemli rolünden dolayı, Ortodoks Hristiyan tarihindeki en büyük üç din aliminden biri olarak kabul edilir.
“Üç büyük Patrik” olarak anılan alimler Kayserili Basileios, Nenizili Gregorios ve Antakyalı Ioannis Hrisostomos‘tur. Bu üç alimin lahitleri günümüzde İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’nde bulunur.
Görsel Hakkında: Üstteki fotoğraf İstanbul’daki Kariye Camii‘nin (eski Chora Kilisesi) Parekklesion (mezar şapeli) kısmındaki bir freske aittir. En solda Aziz Basileios, ortada ise Gregorios görülebilir.
Kapadokya Manastırları

Günümüzde Kapadokya’yı ziyaret edenler, temeli 4. Yüzyıl’da Aziz Basileios tarafından atılmış olan manastır kiliselerini geziyorlar. Kapadokya’da manastır yaşamının örnekleri Göreme Açık Hava Müzesi (üstteki fotoğraf) başta olmak üzere tüm Kapadokya vadilerinde görülebiliyor.
Özellikle 11. ve 13. yüzyıllar arasında zirve noktasına ulaşan Kapadokya Manastırları, o dönemden günümüze kadar yok olmadan ulaşmış kaya kiliselerinde ve fresklerde kendini gösteriyor.
Elbette günümüzün şartlarıyla, Orta Çağ‘da yaşamış insanların bakış açısını anlamak zor. O dönemde yaşamış olan insanların kendisini nasıl manastır yaşamına ve keşişliğe adadığını anlamak için; St. Simeon, St. Basil ve St. Antonius gibi insanların hayatını gözden geçirmek gerek.
Siz de bu din alimlerinin yaşamlarını okuyarak, Kapadokya’nın kaya kiliselerine yapacağınız ziyarete ayrı bir anlam katabilirsiniz. Kapadokya’nın en iyi korunmuş kiliselerinden olan Karanlık Kilise, Tokalı Kilise veya Selime Manastırı gibi yerlerde bu dönemin izini sürebilirsiniz.
Not 1: Bu noktada “Antakyalı Simeon Stilit” (Bkz: Simeon Stylites the Younger) adında bir aziz daha olduğunu belirtmek gerek. Anadolu’da kendisine adanmış manastırlar ve kiliseler olan “Sütun Azizi” Genç Simeon da olabilir. Ancak eylemin arkasındaki felsefe aynıdır.
Kapadokya Manastırları Tarihi by Serhat Engül
Leave a Reply