• Skip to main content
  • Skip to primary sidebar
  • Skip to footer
  • Home
  • About
  • Contact

Serhat Engül

Istanbul Gezi Rehberi

Türkiye’de Gezilecek Tarihi Şehirler (Güncel → 2023)

15 January 2023 by Serhat Engül Leave a Comment

Türkiye, dört bir yanındaki tarihi eserler ve doğal güzelliklerle her yıl milyonlarca turistin ilgisini çeken bir ülke. Türkiye’de gezilecek tarihi şehirler, sadece yurt dışından gelen yabancı turistler için değil, Türkiye‘yi keşfetmek isteyen yerli turistler için de bir cevher.

Daha önce Türkiye’de tatile gidilecek yerler diye bir yazı yayınlamıştım. O yazıda daha çok yaz tatili üzerine öneriler paylaştım. Şimdi ise, Türkiye’de gezilecek tarihi yerler başlığı altında, kültür turizmi için gidilecek en güzel yerleri paylaşmak istiyorum. Size ilham vermesini dileyerek başlayalım.

İçerik Listesi

  • Türkiye’de Gezilecek Tarihi Şehirler 2023
    • 1. İstanbul
    • 2. Kapadokya
    • 3. Adıyaman
    • 4. İzmir
    • 5. Trabzon
    • 6. Çorum
    • 7. Denizli
    • 8. Mardin
    • 9. Hatay
    • 10. Bursa
    • 11. Edirne
    • 12. Safranbolu

Türkiye’de Gezilecek Tarihi Şehirler 2023

Türkiye’de gezilecek tarihi şehirler listesi, 12 noktadan oluşuyor. Elbette Türkiye’de bunların haricinde görülecek birçok tarihi ve turistik yer var. Ancak yazının makul bir uzunlukta ve okunabilir olması amacıyla aralarından seçim yapmak zorunda kaldım.

1. İstanbul

2023 yılında Türkiye’de Gezilecek Tarihi Şehirler

1985 yılından beri UNESCO dünya miras listesinde bulunan İstanbul, tüm dünyada en popüler turistik şehirlerden. Avrupa ve Asya kıtalarını buluşturan İstanbul’un tarihi alanları, bir günde gezilemeyecek kadar fazla.

400 yıl boyunca Osmanlı‘nın Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman gibi en önemli padişahlarının yaşadığı Topkapı Sarayı ve Harem Dairesi görülebilir. Topkapı Sarayı’nı ılık bir bahar gününde gezerseniz, kendinizi bir doğa yürüyüşüne çıkmış gibi hissedersiniz. Zira Topkapı Sarayı, doğa ile iç içe, bol manzaralı bir alandır.

1500 yıl önce 11.000 kişinin geceli-gündüzlü çalışması ile yalnızca 5 senede inşa edilmiş olan Ayasofya, dünyanın en ünlü tarihi eserlerinden biridir. Yıllara meydan okuyan duvarları, Mimar Sinan’ın eklediği payandaların da yardımıyla bugüne kadar ulaşmıştır. Bu dünya mirası eseri görmeden geçmek olmaz.

Süleymaniye Camii, bir kartal yuvası edasıyla şehr-i İstanbul’a tepeden bakar. Osmanlı’nın 46 yıl hüküm süren ve Avrupa’da “Muhteşem Süleyman” olarak bilinen padişahına adanmıştır.

İstanbul’da şehir hatları vapuru ile bir Boğaz Turu yapmak, sizi İstanbul’un tüm ihtişamıyla yüzleştirir. Güzel bir ilkbahar gününde, tam da şehirde erguvan ağaçları ve laleler filiz vermişken İstanbul’u izlerseniz, yıllara meydan okuyan güzelliğine şahit olabilir ve yaşama sevinci verdiğini hissedebilirsiniz.

2. Kapadokya

Kapadokya’nın sunduğu güzelliklere sahip bir coğrafi oluşum dünyada yok. Gökyüzüne balonla yükselip peri bacalarını seyretmek, adeta destansı bir deneyim vaat ediyor.

Kapadokya coğrafyası, tarihin en önemli ticaret rotası olan İpek Yolu’nun önemli kavşaklarından biriydi. Bu tarih boyunca Kapadokya’yı kültürel anlamda besleyen bir özellik olmuştur. Bu arada Kapadokya‘nın Türkiye‘nin dört şehrine (Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri) yayıldığını da ekleyelim.

  • Hristiyanların, Romalılardan saklanarak ibadet etmek zorunda kaldığı vadi kiliseleri buradadır.
  • Dev insan topluluklarının uzun yıllar yerin altında yaşadığı yeraltı şehirleri yine Kapadokya’dadır.
  • Uçhisar gibi Kapadokya coğrafyasını panoramik olarak görebileceğiniz tarihi kaleler de ziyaret edilebilir.
  • Kapadokya’da volkanik tüften oluşan tepelerin içine oyulmuş mağara otellerde konaklanabilir.
  • Kapadokya’da balon turuna katılarak, hayatınızın en güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz.

3. Adıyaman

Nemrut Dağı’ndan güneşin batışını seyretmek için her yıl binlerce turist, uzak diyarlardan geliyor. Apollo ve Zeus gibi Mitolojik ilahların heykellerinin bulunduğu Nemrut Dağı, UNESCO’nun dünya kültür mirası ilan ettiği bir yer.

Nemrut Dağı’ndaki mitolojik tanrıların dev heykelleri, Commagene Kralı I. Antiochus tarafından yaptırılmış. Roma ve Pers İmparatorlukları arasında sıkışmış bir medeniyet olan Commagene‘nin Kralı, kendini Tanrı-Kral ilan etmiş ve minnet duyduğu ilahların arasına kendi heykelini de eklemiş.

Nemrut Dağı‘nın insanı derinden etkileyen mistik bir atmosferi var. Bu sebeple insanlar bir dağın tepesine gece karanlığında çıkmayı göze alıyorlar. Sabahın erken saatlerinde dağın dorukları adeta buz kesiyor. Tüm bu çabanın amacı eşsiz güzellikteki gündoğumunu izlemek. Güneş ufukta yavaşça yükselirken, tüm bu zahmete değdiğine ikna oluyorsunuz.

Türkiye’nin her yerini gezmiş olan ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler, Nemrut Dağının Türkiye’nin en güzel tarihi yeri olduğunu söylemiş. İşin enteresan tarafı, bu anıtsal tapınağın varlığı Commagene Krallığı‘nın sona ermesi ile unutulmuş ve 1881‘de bir jeolog tarafından yeniden keşfedilmiş. “Hadi canım nasıl olur?” diyorsanız, İstanbul’un göbeğindeki Yerebatan Sarnıcı’nın bile unutulduğunu not düşeyim.

4. İzmir

İzmir’in turistler tarafından çok ilgi görmesinin başlıca sebebi, elbette Efes Antik Kenti‘nin varlığıdır. Antik Yunan ve Roma İmparatorluğu dönemlerinin izlerini taşıyan Efes, Doğu Akdeniz‘in en iyi korunmuş antik kenti olarak bilinir. Efes’in ana yolu olan Kuretler Caddesi‘nde yürüyenler, adeta zamanda yolculuk yapmış gibi hissederler.

Tarihte Roma’nın “Asya Eyaletleri Başkenti” olan Efes’te gezilecek yerler arasında; Artemis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi, Hadrian Tapınağı gibi dünya çapında önemli eserler geliyor. Günümüzde yalnızca temeli ve birkaç sütunu kalmış olan Artemis Tapınağı, Antik Dünya‘nın en önemli dini mabedlerinden biriydi. Özellikle şehir halkının tapınağa olan inancı ile ilgili efsaneler oldukça ilginçtir.

Bu arada Efes‘teki Meryem Ana Evi‘nin varlığı sayesinde, Efes’in Hristiyanlar için Hac Yolu üzerindeki önemli duraklardan biri olduğunu da ekleyelim. Hz. İsa‘nın Hristiyan inancına göre çarmıha gerilmesinden sonra, havarileri dünyaya onun öğretisini yaymak için dağılmış ve Hz. Meryem de Efes kentine gelmiştir.

5. Trabzon

Karadağ’ın eteklerinde, sarp kayalıklar üzerinde konumlanan Sümela Manastırı, özellikle Hristiyanlar için büyük önem taşıyan bir tarihi eser. Yerli halk arasında Meryem Ana Manastırı olarak bilinen bu kutsal mekan, 386 ile 1923 tarihleri arasında Hristiyan din adamlarının ibadet amacıyla inzivaya çekildiği ve kendilerini dünya nimetlerinden soyutladıkları bir yer olmuş.

Günümüzde bir müze haline gelen manastır, sarp bir tepenin yamacında konumlanıyor. Manastırın size vaat ettiği güzellikleri görebilmek için, önce dik yokuşları tırmanmanız gerekiyor. Ancak karşılaştığınız mistik atmosferi görünce, aynı Nemrut Dağı‘nda olduğu gibi “İyi ki gelmişim” diyorsunuz.

Hıristiyan inancına göre bu manastırın yeri, sonradan azizlik mertebesine yükselen iki keşiş tarafından belirlenmiş. 4. Yüzyıl‘da yaşayan Barnabas ve Sophronios isimli keşişler, aynı gece Hz. Meryem‘i; kucağında bebek İsa‘yı taşır şekilde rüyalarında görürler. Meryem Ana’nın peşine düşer ve onu bu tpeye kadar takip ederler. Uyandıklarında rüyada kendilerine tarif edilen kutsal noktaya gider ve orada karşılaşırlar. Böylece Sümela Manastırı inşa edilir.

Hristiyanlık tarihinde en çok değer verilen ikonalardan Panagia Soumela İkonası geçmişte bu manastırdaydı. Rivayete göre bu ikona bizzat Hz. İsa‘nın öğrencisi ve İncil yazarı Aziz Luka tarafından yapılmış ve boyanmıştır. Sümela Manastırı’nda bulunan bu ikonanın mucizeler yarattığına inanılır.

İkona, 1923’teki nüfus mübadelesi sırasında, Türkiye‘yi terk eden rahipler tarafından yakındaki bir kilisenin zeminine gömülmüştü. 1930’larda Yunanistan‘ın başbakan düzeyindeki ricası üzerine yapılan kazıda bulundu ve iade edildi. Günümüzde bu ikonanın şerefine inşa edilmiş olan bir kilisenin içinde muhafaza edilmektedir.

6. Çorum

Hitit devletinin başkenti olarak bilinen Hattutaş, Ankara’nın yaklaşık 200 km uzağında; Çorum ilinin Boğazkale ilçesinde konumlanır. 2300 yıl önce Hitit Uygarlığı‘nın başkentliğini yapmış olan bu antik şehir, Türkiye’de gezilecek en önemli tarihi ve turistik yerler arasındadır.

Hititler, Anadolu tarihine iz bırakmış devletlerden biri olarak bilinir. Babil‘i fethetmişler ve o dönemde çok güçlü olan Antik Mısır firavunlarına meydan okumuşlardır. Anadolu‘yu hakimiyet altına alan ve Orta Doğu liderliği için Mısırlılar ile çatışan Hititliler, dünyanın ilk yazılı antlaşmasına da imza atmıştır. Hititler ile Mısırlılar arasında yapılan bu tarihi barış antlaşmasının tableti, İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nde sergilenir.

Hititlerin dini inancı Antik Yunan ve Helenistik dönem inançlarından oldukça farklıdır. Bu sebeple Hititlerin bu coğrafyaya nereden geldikleri halen tartışma konusudur. “Bin Tanrılı Şehir” olarak tarihe adını yazan Hattutaş’ta en çok saygı duyulan Tanrı ise Fırtına Tanrısı Teşup olmuş. Onun adına tapınaklar ve sunaklar yapılmış.

Hititlerin günümüze bıraktığı en etkileyici eser, Yazılıkaya Kabartmaları‘dır. Büyük bir kaya üzerine Hitit Tanrıları‘nın resmedildiği Yazılıkaya, aynı zamanda büyük bir açık hava tapınağının merkezi sayılır.

7. Denizli

Kar beyazı travertenleri ile ünlü Pamukkale, Denizli kentinde konumlanır. Ege‘de yapacağınız bir tatil sırasında, Pamukkale‘yi günübirlik olarak gezebileceğiniz harika bir yer olarak listenize ekleyebilirsiniz.

Pamukkale’de, kar gibi beyaz travertenleri izleyebilir, Hierapolis Antik Kenti‘ni gezebilir ve Apollon Tapınağı’nın sütunları ile dolu Antik Havuz‘da yüzebilirsiniz.

Travertenlerin bu eşsiz görüntüsü Pamukkale‘yi, Türkiye’de gezilecek en önemli yerlerden biri yapıyor. Ancak bu yoğun ilginin, doğal oluşuma zarar verdiğini de eklememiz gerek. Travertenler malesef her geçen gün cazibesini yitiriyor, bu sebeple bir an önce gidip görmek gerek.

8. Mardin

Mardin’in tarihinde Babil, Asur, Pers, Bizans, Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi birbirinden farklı medeniyetlerin izleri var. Bu sayede kiliseleri, manastırları, camileri ve özellikle Mardin Evleri ile ziyaretçisine ömür boyu unutulmayacak bir kültürel deneyim yaşatıyor.

Mardin dünya üzerinde tamamı sit alanı olan birkaç şehirden biridir. Farklı etnik guruplara, geleneklere, mezheplere ev sahipliği yapmış bu kadim şehir, farklı kültürleri yaşatan efsaneleri ile de ilgi çekicidir. Dilden dile anlatılarak günümüze kadar gelen Şahmeran Efsanesi‘nin geçtiği yer de Mardin’dir.

Mardin sokaklarında bir gezinti, Avrupa‘nın iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerini andırıyor. Ancak bunu binlerce yıllık tarihinden aldığı, melez kültür ile harmanlıyor. Bu sebeple Mardin‘in dünyada bir eşinin olmadığını söylesek, kesinlikle abartmış olmayız.

Deyrulzafaran Manastırı, Mardin’de, Süryanilerin inşa ettiği çok özel bir tarihi yapıdır. Özellikle Hristiyan turistler için çok önemli bir ziyaret noktasıdır. Ayrıca Zinciriye (Sultan İsa) Medresesi, Kırklar Kilisesi, Dara Örenyeri, Surur Hanı gibi eserler Mardin şehrini Türkiye’de gezilecek tarihi şehirler arasında yer almasını sağlayan diğer zenginliklerdir.

Mardin, farklı dinlerden insanların bir arada yaşadığı çok özel bir şehirdir. Farklı inançlara ve geleneklere sahip insanların bir arada barış içinde yaşadığı Mardin kenti, bu zenginliği ile saygı uyandırır.

9. Hatay

Binlerce yıllık tarihi ve doğal güzellikleri ile Antakya, üst satırlarda bahsettiğimiz Mardin gibi çok kültürlü ve zengin bir coğrafyadır. Bu kültür çeşitliliği sayesinde Antakya, farklı kültürlerin harmanından oluşan muhteşem Hatay Mutfağı‘na sahiptir. Ayrıca Antakya’yı Dünya çapında bir tarihi-turistik şehir yapan şeylerden biri, Dünyanın En Büyük Mozaik Müzeleri arasındaki Antakya Mozaik Müzesi‘dir.

Asi Nehri‘nin kıyısında bulunan St Pierre Kilisesi, yazımızda geçen Meryem Ana Kilisesi gibi Hristiyanların Hac Yolu üzerinde bulunur. Tarihin önemli Hristiyanlık merkezlerinden olan Antakya, Hristiyan Dünyasının Beş Psikoposluk Merkezi‘nden biridir. (Diğerleri: Roma, İstanbul, Kudüs, İskenderiye)

Hatay’da Mozaik Müzesi ve St. Pierre Kilisesi’nin yanısıra; Titüs Tünelleri, St. Simon Manastırı, Uzun Çarşı, Payas Kalesi, Musa Ağacı, Habib-i Neccar Camii gibi tarihi yerleri ve eserleri görmeniz tavsiye edilir.

Mitolojik Daphne Efsanesi

Hatay’da gezilecek yerler arasında kendine has bir öyküsü olan yerler çoktur. Bunlardan Yayladağı ilçesinde bulunan, Harbiye‘yi görmeniz önerilir. Mitolojik anlatılara göre; Apollon ile birlikte olmak istemeyen güzel bir kız toprak anaya yalvarır ve toprak onu bir Defne ağacına dönüştürür. Yeryüzünden silinen Defne’nin (Daphne) gözyaşları bu gün Harbiye Şelaleleri‘nde akmaktadır.

Titüs Tünelleri

Titüs Tünelleri’nin de hikayesine değinmeden geçmeyelim. Roma İmparatorluğu döneminde önemli kentlerden biri olan Hatay, sellerin sebep olduğu doğal felaketler ile yüz yüze kalır. Bunun üzerinde İmparator Vespasianus, kenti koruma altına almak için nehrin akış yönünü değiştiren kanallar yapılmasını emreder. Roma Lejyonları, denizciler, taş ustaları ve hatta hapishanedeki mahkumlar bile burada çalışmaya gönderilir.

Roma mimarisinin etkileyici kalıntıları olan bu tüneller, günümüzde kurumuş haldedir. Ancak halen görülmesi gereken mimari eserlerdendir. Tüm bu tarihsel zenginliği göz önüne alınca, Antakya’yı Türkiye’de görülecek tarihi şehirler listenize mutlaka eklemelisiniz.

10. Bursa

Bursa‘nın, Türk tarihinde çoğumuzun bildiğinden daha büyük bir önemi var. Osmanlı‘nın bir beylikten, devlete evrildiği şehir olan Bursa, elbette yoğun bir Osmanlı mirasına sahip. Ancak kültürel hayatımıza dair bildiğimiz Karagöz-Hacivat gibi bir oyunun da burada doğduğunu vurgulamak gerek. Bursa şehri ayrıca Osmanlı’nın geleneksel Selçuklu-Türk mimarisinden sıyrılıp, kendine özgü bir mimari tarzı ortaya koymaya başladığı ilk yer.

Evliya Çelebi’nin, “Bursa’nın Ayasofya’sı” olarak tanımladığı Ulu Cami en önemli tarihi yapılardan biri olarak görülebilir. Çini kaplamaları ile ünlü Yeşil Cami de Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir.

Emir Sultan Camii ve Külliyesi, Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri, Kozahan, Bursa Kalesi Bursa’da görülecek tarihi yapılar arasında yer alıyor. Buna ek olarak Uludağ‘ın varlığı ve İstanbul’a yakınlığı, Bursa’yı Türkiye’nin kış turizminde en üst sıralara taşıyor.

Bursa’nın Türk Mutfağı‘na en büyük armağanı olan İskender‘i de tatmadan geçmemek gerek. Bursa’ya gidenlerin aklının bir köşesinde, Türkiye’nin en iyi dönerini yemek fikrinin olduğuna eminim.

Ayrıca Bursa‘nın çok eski dönemlerden beri Anadolu coğrafyasının ipek üretim merkezi olduğunu çoğumuz biliyoruz. Bursa bu özelliği ile mefruşat anlamında Türkiye’de alışveriş yapılacak başlıca şehirlerden biridir.

11. Edirne

Roma ve Bizans döneminde Adrianople adını taşıyan Edirne, coğrafi konumu açısından çok önemli bir kenttir. Anadolu coğrafyasının Trakya üzerinden Avrupa‘ya açılan kapısı olan Edirne, Osmanlılar tarafından fethedilince; direkt başkent olarak ilan edilmiş. Bursa‘dan sonraki başkent olan Edirne, bu unvanı daha sonra İstanbul‘a kaptırmış.

Edirne’de yer alan önemli Osmanlı eserleri; Eski Cami, Üç Şerefeli Cami, Muradiye Camii, İkinci Beyazıt Külliyesi, ve Mimar Sinan’ın meşhur Selimiye Camii‘dir. Eski bir kent olan Edirne’de Hristiyanlara ait kiliseler ve Musevilere ait tarihi sinagoglar da bulunur. Rum ve Türk ailelerden kalan evlerin yer aldığı Karaağaç Mahallesi eski zamanlarda Küçük Paris olarak bilinirmiş.

Edirne’de Kırkpınar Güreşleri için her yıl eğlenceli bir festival ile düzenleniyor. Edirne’yi gezme planlarınızı, Kırkpınar Şenlikleri zamanına denk getirip çok daha güzel vakit geçirebilirsiniz.

Edirne yakınlarında az bilinen ancak çok eğlenceli Kakava Şenlikleri de düzenleniyor. Birçok kültürde ve inanışta olduğu gibi baharı kutlamaya yönelik olan bu festival, Romanların nehirde arınma ve dileklerini suya atma gibi geleneksel ritüellerini yaşatıyor.

12. Safranbolu

Safranbolu, geleneksel Türk toplum yaşamanın izlerini taşıyan tarihi bir kent. Bir açık hava müzesi niteliğinde olan Safranbolu’dan; Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi medeniyetler gelip geçmiş.

Günümüzde Safranbolu‘yu önemli turistik merkezlerden biri yapan şey, Osmanlı İmparatorluğu dönemi Türk mimarisinin izlerini en güzel şekilde yansıtması. Safranbolu’nun tarihi evleri, arnavut kaldırımları ve Türk-Osmanlı kültürünü yansıtan sokakları, sizi bir film setinde gibi hissettiriyor.

Safranbolu, tüm bu özellikleriyle, Türkiye’de gezilecek tarihi şehirler listesinde ön sıralarda geliyor.

Türkiye’de gezilecek tarihi şehirler by Serhat Engül

Filed Under: Türkiye

About Serhat Engül

Merhaba, ben Serhat Engül. İstanbul'da faaliyet gösteren bir profesyonel turist rehberiyim. Bu sitede İstanbul tarihi ile ilgili yazılar bulabilirsiniz. Ayrıca elimden geldiğince İstanbul'un gölgede kalmış tarihi eserlerini de tanıtıyorum. Keyifli okumalar dilerim.

Reader Interactions

Leave a Reply Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Primary Sidebar

Sosyal Medya Linkleri

  • Facebook
  • Instagram
  • Pinterest
  • Twitter
  • YouTube

Istanbul Turist Rehberi

Merhaba, ben Serhat Engül. İstanbul'da faaliyet gösteren bir profesyonel turist rehberiyim. Bu sitede İstanbul tarihi ile ilgili yazılar bulabilirsiniz. Ayrıca elimden geldiğince İstanbul'un gölgede kalmış tarihi eserlerini de tanıtıyorum. Keyifli okumalar dilerim.

serhatengul

İstanbul ile ilgili en çok sevdiğim şeyleri bi İstanbul ile ilgili en çok sevdiğim şeyleri bir liste haline getirsem unuttuğum o kadar çok detay olurdu ki! Mesela Taksim Meydanı'na gitmek için bindiğim metronun Haliç'te aydınlığa kavuşması... Köprünün üzerinden gözüken o binlerce yıllık İstanbul manzarası... Bir tepeye doğru tırmanan metro, çevresindeki eski binaların arasından bir ok gibi Pera'ya doğru ilerler. sonra tekrar karanlığa gömüldüğünde Beyoğlu'na kavuşur. Daha demin yeryüzündeyken nasıl yerin bu kadar dibine indik diyerek yukarı doğru tırmanmaya başlarsın. Her köşe başındaki tabelada Taksim Meydanı'nı gösterir ama oraya bir türlü ulaşamazsın... Dönülen köşeler, yürüyen bantlar ve tırmanan merdivenlerin sonunda kiliselerin yüksekteki pencerelerinden merkeze süzülen ışık gibi vurur meydandan gelen aydınlık son dönemeçte insanın yüzüne... Meydana çıkmak ise hep yeni bir başlangıçtır. Sanki ilk kez geliyorsundur buraya... İstanbul denen gayya kuyusu aslında bir kasırganın gözü olsaydı, o kara delik gibi tüm bulutları ortaya çeken ve şekil veren yer de Taksim Meydanı'ydı. Gideceği yere en kısa zamanda ulaşmaya alışmış olan rehber ayaklarım beni kısa yollardan Karaköy'e ulaştırmaya çalışırken bu sefer onlara durun dedim. Bugün farklı bir yoldan gidelim. Tak şu kulaklıkları da biraz müzik dinleyip havaya girelim. Kulağımda son günlerde en çok dinlediğim müziklerin tınıları çınlarken meşhur heykelin etrafında dönüyorum. İnsanların yüzündeki gülümseme ve koşuşan çocukların neşesinin meydanı kış güneşinden daha çok ısıttığını hissediyorum. Taksim Meydanı'ndayken hep gidere doğru ilerleyen bir su gibisin aslında, eninde sonunda İstiklal Caddesi'nin başında daralan o yola girip tünele kadar akmadan huzur bulamazsın... Oraya vardığında ise artan eğimin etkisiyle yüksek kaldırımdan da Haliç'e akacaksın... >>> Burada karakter sınırı dolduğu için devamını yorumlar kısmına ekledim. :) #serhatengul #istanbulturistrehberi
Geçenlerde rüyalar ile ilgili bilimsel bir değe Geçenlerde rüyalar ile ilgili bilimsel bir değerlendirme okumuştum. Bu yazıya göre rüyalar ve ilham dediğimiz şey tamamen bilinçaltının bir yansımasıydı. İnsan böyle düşününce insan zihninin ne kadar kompleks bir yapıya sahip olduğunu bir kez daha anlayıp irkiliyor. Aradan belli bir zaman geçti ve ben bu yazıyı okuduğumu bile unutmuştum. Rüyamda ise uluslararası bir müzik müsabakası vardı ve Türk sanatçı piyanosu ile muhteşem bir eser çalıyordu. Adam piyanonun tuşlarına öylesine seri ve (müziğin ritmine göre) sert bir şekilde basıyordu ki, ona delicesine özeniyor olsam da, hiçbir zaman onun gibi çalamayacağımı aklımdan geçiriyordum. Ben piyano eğitimi almamış olmama hayıflanırken eserini sonlandırdı ve seyirciyi selamlamaya başladı. Yalnız dev bir konser salonundaki seyircileri çılgına çeviren ve delicesine alkışlanan Türk piyanist, siyahi bir kardeşimizdi. Şimdi düşününce onu Fransız futbolcu Mbappe'ye benzettim. Ama bir dakika! Yoksa yıllar önce izlediğim "Green Book" filmindeki Don Shirley'e mi benziyordu. Hani şu siyahi Amerikalı piyanist ve onun İtalyan şoförünün maceralarını anlatan filmden mi anımsamıştım onu?! Eh işte bunlar hep bilinçaltı... :) Pandemi sırasında müzisyenlerin sorunları ile ilgili bir video izlemiştim. (Ben insan değil miyim? Bölüm 3) Orada röportaj veren efsane Türk müzisyenlerinden biri (Ahmet Güvenç), 13:20'den itibaren inanılmaz bir konuya giriyor ve "Gülpembe'yi nasıl bestelediniz?" sorusuna: "Ben yapmadım onların hepsi zaten var. Sen yeterince incelebilirsen ve çalışırsan oradan bir tanesini almana izin veriyorlar" demişti. Bu bana Storytel'de son dinlediğim kitap olan Orhan Pamuk'un "Kar" romanındaki şair KA'nın (Kerim Alakuşoğlu) Kars'ta kendisine gelen şiirleri bir telaşla not defterine yazmasını anımsatıyor. "Şiir geldi" diyen KA, yalnız kalabileceği en yakın yere gidip göklerden gelen ilhamı kağıda aktarıyordu. Storytel sayesinde son 2 ayda 6 kitap okudum. Üçü Orhan Pamuk'un kitaplarıydı. "Kafamda Bir Tuhaflık", "Benim Adım Kırmızı" ve son olarak da "Kar". Orhan Pamuk okuyan birinin edebiyata yakınlık duymaması imkansız olsa gerek. #serhatengul #istanbulturistrehberi
İstanbul'daki turizmin doğası gereği ne kadar İstanbul'daki turizmin doğası gereği ne kadar hareketli bir turist sezonu olursa olsun, Kasım sonunda itibaren işler yavaşlamaya başlar. Aralık, Ocak ve Şubat ayları ise oldukça sessiz ve sakin geçer. Bu durum her ne kadar ekonomik anlamda bir dezavantaj getirse de, bir yandan da insanın kendini yenilemesi için kucak dolusu boş zaman anlamına gelmektedir. Zaten turizm ile uğraşan biri senelik mali programını yaparken "winter is coming" durumunu her zaman göz önüne almak durumundadır. Bu sebeple de "Ağustos Böceği" değil, "Karınca" gibi davranmak gerekir. Velhasıl havaların soğuması ile oluşan boş zamanı değerlendirmek için birçok uğraş edindim. Bunlardan ilki kendimden daha tecrübeli rehberlerin turlarına katılıp İstanbul'a başka birinin penceresinden bakmak oldu. Gerçekten de bazen anlatan değil de, dinleyen tarafta olmayı çok seviyorum. Bir turist grubunun arasına karışıp "masum bir turist" olarak şaşkın şaşkın etrafıma bakınmak çok hoşuma gidiyor. Bir de eski rehberler ile arşınladığım semtlerle ilgili daha önce duymadığım keyifli öyküler dinliyorum. Uzun bir süre kendi bildiğiniz yerleri gezdirip, kendi bilgilerinizi paylaşınca bir çeşit körleşme yaşayabiliyorsunuz. Bu da sizin bir döngüye girmenize sebep oluyor. Bu zinciri kırmak için farklı kitaplar okumak, farklı insanlarla gezmek ve şehirde bolca yürüyüş yapmak gerekiyor. Bu arada daha önce Storytel'e yeni üye olduğumu ve çok memnun kaldığımı söylemiştim. Henüz iki ay dolmadan Sofie'nin Dünyası, Doğu Ekspresi'nde Cinayet, Bir Borsa Spekülatörünün Anıları kitaplarını bitirdim ve şimdi Orhan Pamuk'un bir kitabına başladım. İstanbul'u bu kadar seven biri olarak, Orhan Pamuk'un kitaplarını daha önce okumadığım için kendime hayret ediyorum. Şu an okuduğum (yani dinlediğim) "Kafamda Bir Tuhaflık" isimli kitabındaki İstanbul nostaljisinden çok keyif aldım. Kitap Beyoğlu başta olmak üzere İstanbul'un birçok semtinde 1950'lerden itibaren yaşanan dönüşümü okuyucuya ustalıkla aktarıyor. Böylece başka rehberlerin turlarında tekrar tekrar gezdiğim Beyoğlu'nun mahalleleri (Cihangir, Tomtom, Firuzağa v.b.) hakkında tamamlayıcı birçok bilgiye eriştim. #serhatengul #istanbulclues #istanbulturistrehberi
Storytel sayesinde uzun zamandır okumaya bir tür Storytel sayesinde uzun zamandır okumaya bir türlü vakit bulamadığım bir kitabı bitirdim. Yıllar önce Sofie'nin Dünyası'nı (diğer birçok kitap gibi) alıp kitaplığıma koymuştum ama okumaya fırsat bulamamıştım. Okuma önceliğini mesleğimle paralel olan tarih kitaplarına verdiğim için aldığım alternatif kitaplar yıllarca kenarda bekliyor. Geçen ay Storytel'e üye olunca sanal kitaplığıma ilk eklediğim iki kitap "Doğu Ekspresinde Cinayet" ve "Sofie'nin Dünyası" olmuştu. 19 saatlik bir kayıt olan Sofie'nin Dünyası'nın yalnızca bir haftada sonuna geldim. Bu sesli kitap işi gerçekten çok hoşuma gitti. Böylece müzik dinleyerek harcadığım zamanı harika bir uğraşla değerlendirme şansı buldum. Sesli kitap elbette basılı kitapların yerini tam olarak tutmuyor. Ben okuduğum kitapların altını çizip, bazen de özetini çıkardığım için kesinlikle aynı şey değil. Ancak kitaptan aldığım ilhamla birçok Wikipedia sayfasını karıştırdığım için aklımda çok şey kaldı. Her şeyden önce "Felsefe Tarihi" ile ilgili aklımda bir zaman çizelgesi oluştu. Genel anlamda bir çocuk kitabı olarak kabul edilse de, Sofie'nin Dünyası Antik Yunan döneminden günümüze kadar yaşamış olan filozofları aklınızda bir sıraya koyuyor. Bu sayede merak ettiğiniz felsefi akımlara ve filozoflara kitap dışında yaptığınız araştırmalar ile yoğunlaşabiliyorsunuz. Sesli kitap elbette yazılı kitap kadar akılda kalıcı olmayacaktır ama anladığım kadarıyla notlar alarak daha fazla fayda sağlamak mümkün. 2 senelik pandemi sonrası İstanbul'da Nisan'dan itibaren güzel bir turizm sezonu oldu. İşlerin ufaktan yavaşlamaya başladığı şu günlerde Storytel gibi birkaç uğraş daha buldum ve onları da günlük gibi kullandığım sayfamdan paylaşacağım. Marmaray geldiğinden beri vapura çok daha az biner olduk. Ama geniş vakitlerimde halen Eminönü-Kadıköy veya Beşiktaş-Kadıköy vapurları ile seyahat etmeyi çok seviyorum. Eğer turlarımda Kadıköy olursa da ulaşım için mutlaka vapur kullanıyorum. Vapur yolculuğu İstanbul'da yaşamanın en vazgeçilmez parçalarından biri. Bir dönem her gün kullanmaya çok alışmıştım ve tadını çok da çıkaramıyordum. Şimdi ara sıra bindiğim için turistik gezi gibi geliyor. :) #serhatengul #istanbulclues
Gezilerim sırasında en çok gözlemlediğim şey Gezilerim sırasında en çok gözlemlediğim şeylerden biri insanların bir öykü anlatılırken pür dikkat kesilmesi ve tarihten çok hoşlanmayanların bile dinlemeye başlaması. Bu sebeple gezdirdiğim her yerin tarihini ve öne çıkan özelliklerini bir öykünün parçaları gibi anlatıyorum. Baştan sona dinleyen kişi hem benim o tarihi eserle ilgili bildiğim hemen her şeyi öğrenmiş oluyor ve hem de parçalar birleştiğinde bir bütünlük oluşuyor. Bu da dinleyen kişiyi tatmin ediyor. Yeni bir şeyler öğrenme hissi gelişmiş zihinler için çok kıymetli bir şey. Para biriktirip sevdiğiniz bir şeyi almak ile benzer bir kavuşma algısı yaratıyor. Beni dinleyen birçok kişinin "Evet işte şimdi kafamda her şey yerine oturdu." dediğine çok şahit oldum. O an yüzlerindeki gülümseme benim için paha biçilemez oluyor. Bazı insanlar "Ben rehbersiz de pekala gezebilirim. Bilmediğim bir şeye de herhangi bir kaynaktan bakarım." diyorlar. Ancak kendilerine rehber tarafından verilen bilginin, uzun yılların içinden süzülerek geldiğini hesaba katmıyorlar. Yani bir bölgede uzmanlaşmış bir arkeolog, sanat tarihçisi veya tur rehberinin bildiklerini öğrenmeniz için onlarca kitap okumanız ve söz konusu yere onlarca ziyaret yapmış olmanız gerekiyor. Bu detayların size hazır olarak verilmesi, adeta size çok değerli bir şeyin sunulması gibidir. Bilgi çağımızın en kıymetli hazinesi olduğu için, gelişmiş zihinler "hedeflenen bilgiye" ulaştıklarında büyük bir zevk alıyorlar. Ben tarihin belli bir döneminde (Geç Antik Çağ ve Orta Çağ) uzmanlaşmaya çalışan bir rehberim. Elbette sunumlarım da bu dönem içinde kaldıkça daha vurucu oluyor. Ancak ben de az bildiğim ve çok ilgi duyduğum bir konuda başka bir uzmandan bilgi edindiğimde benzer bir hissi yaşıyorum. Karşımdaki insanın ağzından çıkan her kelimeye adeta dikkat kesiliyorum. Çünkü biliyorum ki o bilgileri edinmek için yıllar harcamak gerekiyor. Yapay zekanın birçok mesleği yok edeceğine dair bir algı var. Ancak insanlığın en eski mesleklerinden olan "öykü anlatıcılığı" yakın zamanda kaybolacak gibi değil. Bu kabiliyete sahip olan insanların daha uzun yıllar romanları okunur, filmleri izlenir ve anlatıları da dinlenir.
Son zamanlarda fark ettim ki, Youtube üzerinden y Son zamanlarda fark ettim ki, Youtube üzerinden yayın yapan belgesel kanallarının kalitesi inanılmaz yükselmiş. Epic History TV diye bir kanalda ünlü Doğu Roma generali Belisarius'un hayatını anlatan bir belgesele denk geldim ve çok keyif aldım. Adamlar her biri yaklaşık 25 dk süren 6 parçalık bir belgesel hazırlamışlar ve ortaya adeta bir şaheser çıkmış. Eskiden bu kalitede belgeselleri ancak BBC'de veya History Channel'da görebilirdik. Şimdi önümüzde sonsuz seçenek var. Belisarius, 500'lü yıllarda İstanbul'da (o zamanki adıyla Konstantinopolis) yaşamış bir Bizans subayıydı. 532 yılında yaşanan büyük Nika İsyanı'nın bastırılmasında kilit rol oynamıştı. Daha önce Belisarius'un Afrika ve İtalya seferlerini John Julius Norwich'in "Byzantium" adlı kitabından detaylıca okumuş ve çok keyif almıştım. Şimdi bu belgesel sayesinde bir animasyon tadında bir kez daha izledim. Bazen düşünüyorum da bazı insanlar ünlü olmak için doğmuş. :) Sen Bizans'ın gücünün zirvesinde olduğu 6. yüzyılda dünyaya gel ve Justinianus gibi bir imparator ile aynı dönemde tarihe adını yazdır. "Flavius Belisarius" adamın ismi bile söylerken insanın ağzını dolduruyor. Gerçi Justinianus da öyle! Ayasofya daha inşa edilir edilmez ilk bu adamlar gezdi. Vallahi insan kıskanıyor! Yine her zaman olduğu gibi yazdığım şeylerin eklediğim resimle bir alakası yok. :) Instagramı böyle bir günlük gibi kullanmaya devam edeceğim. Belki sonradan döner nelerle ilgilenmişim diye bakarım. Ha bu arada bu sevimli kediciğin arkasındaki tarihi bina ünlü Sirkeci Tren İstasyonu. Hani şu Şark Ekspresi'nin (Orient Express) son durağı olan yer. Storytel'den Agatha Christie'nin "Doğu Ekspresinde Cinayet" romanına başlamışken iyi denk geldi. #istanbulphotos #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #serhatengul #istanbulturistrehberi
Turlarım genelde Sultanahmet, Fener-Balat ve Beyo Turlarım genelde Sultanahmet, Fener-Balat ve Beyoğlu semtlerinde oluyor. Ancak turlardan sonra vakit buldukça çocukluk aşkım Kadıköy'e kaçıyor ve burada vakit geçiriyorum. İstanbul'da yabancı turistleri gezdirdiğim ve ballandıra ballandıra tarihini anlattığım yerler ile kendi vakit geçirmek istediğim yerler arasında biraz fark var. Örneğin turlarım biter bitmez Sultanahmet'i hemen terk ediyorum. Balat'ta vakit geçirmeyi biraz daha fazla sevsem de ilk sıralarda olduğunu söyleyemem. Buna karşın Eminönü ve Kadıköy ise İstanbul'da dolaşmayı en çok sevdiğim yerler. Üçüncü sıraya ise Beyoğlu'nun Tünel'den Galatasaray Lisesi'ne kadar olan kısmını koyabilirim. #istanbulphotos #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #serhatengul #istanbulturistrehberi
Yerebatan Sarnıcı 2015 ile 2020 yılları arası Yerebatan Sarnıcı 2015 ile 2020 yılları arasında kısmen tadilattaydı. Bu sebeple sarnıcın yarısına denk gelen bir bölümü göremiyorduk. 2020 yılında (pandemi sırasında) tamamen kapanan sarnıçtaki tadilat hızlandırıldı ve 2022'nin yaz aylarında yeniden açıldı. Şu sıralar İstanbul'da gezebileceğiniz en şık tarihi eserin, oldukça başarılı bir tadilat geçiren Yerebatan Sarnıcı olduğunu söyleyebilirim. İçerideki kırmızı ve yeşil ışıklar harika bir ambians yaratıyor. Son tadilattan sonra sarnıcı süsleyen modern sanat eserleri bazıları tarafından beğenildi, bazıları tarafından ise eleştirildi. Açıkçası ben beğenen taraftayım. Sarnıcın atmosferi ile uyum sağlayan hoş sanat eserleri eklenmiş oldu. Şu sıralar Ayasofya'nın önünde inanılmaz kuyruklar var. Bazı kısımlar (üst kat galerileri) de kapalı. Sultanahmet Camii tadilatta ve mavi çiniler inşaat iskelesinden dolayı görülemiyor. Topkapı Sarayı'nda ise Hazine Dairesi'nin restorasyonu henüz bitmedi. Daha başka birçok tarihi eser (Kariye Camii, Fehiye Müzesi v.b.) tadilatlar sebebi ile kapalıyken Yerebatan Sarnıcı'nın tüm görkemiyle geri dönmesi güzel oldu. Darısı diğer yerlerin başına diyelim. #istanbulphotos #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #serhatengul #istanbulturistrehberi
Dünyada kedilerin bu kadar yaygın yaşadığı b Dünyada kedilerin bu kadar yaygın yaşadığı bir şehir var mıdır bilmiyorum. Ben gezdiğim yerler arasında hiç görmedim. Avrupa'da zaten sokaklarda hayvan gezmiyor. Hindistan'da biraz kedi görmüştüm ama çok zayıf ve bakımsızlardı. Bizim kedilerin onlara göre maşallahı var. Elbette kışın onlar için hayat biraz zorlaşıyor. Bir de trafik belası var. Ama bağışıklık sistemi sağlam olan kediler, araçlardan ve türlü beladan kendini koruyup uzun bir yaşam sürebiliyor. Son dönem Sirkeci Garı'nda bir kedi kolonisi görüyorum. Bu yaz başında hepsi yavruydu, şimdi büyüdüler. Sultanahmet, Fener Balat, Cihangir ve Kadıköy zaten kedi dolu. Onların mutlu ve huzurlu olduğunu gördükçe ben de seviniyorum. Bagajda koca bir kutu kedi maması taşımak 7 yıldır alışkanlık oldu. Doğadan soyutlanmış ve stresle dolu şehir hayatında belgesel izler gibi kedileri izliyor ve terapi misali ruhumuzu tedavi ediyoruz. Çok yaşayın minikler! #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #istanbullife #cats #catsoftheworld #serhatengul #istanbulturistrehberi
It is a great pleasure to wander in the historical It is a great pleasure to wander in the historical bazaars of Istanbul. Especially getting lost in the Grand Bazaar is a funny experience for every first time tourist in Istanbul. Home to more than 3000 shops spread over 67 streets, the Grand Bazaar is like a gigantic labyrinth. Here you can buy many things about Turkish handicrafts. Among the main things that can be found in the Grand Bazaar are Turkish carpets, Iznik tiles, scarves, bags and watches. However, what stands out in front of all in terms of visuality are colored lanterns. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #istanbulmoments #istanbulpage #istanbulblog #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
There is a giant mosque on the top of the Historic There is a giant mosque on the top of the Historic Peninsula, which can be seen from almost anywhere in Golden Horn. This mosque was built in the 16th century by Mimar Sinan, the most famous architect in Ottoman history. This mosque, which was built on one of the most prominent hills of old Istanbul, was built in the name of Sultan Suleyman, who was the ruler during the peak years of the empire. The Suleymaniye Mosque overlooks the city from a hill. On the other hand, there is another mosque on the left of the photograph, which looks like its little baby. This second mosque was built for Rustem Pasha. He was married to the daughter of Suleyman the Magnificent and was also a Grand Vizier. Rustem Pasha Mosque, which hosts the most beautiful examples of Iznik tiles, is one of my favorite mosques in Istanbul. Since the Blue Mosque is under restoration these days, we cannot see the magnificent tiles inside. But similar tiles can be seen in the Rustem Pasha Mosque. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulblog #istanbulmoments #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Fener Balat walking tour is one of the most enjoya Fener Balat walking tour is one of the most enjoyable activities to do in Istanbul. Here you can visit hundreds of years old mosques, churches and synagogues. You can also take pictures of colorful houses and retro cafes. Fener and Balat are also one of the districts of Istanbul that stand out with their cats. Many stray cats live on "Kiremit Street", where there are colorful houses. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #cats #istanbulcats #istanbulblog #instagood #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Ortakoy is one of the most beautiful districts in Ortakoy is one of the most beautiful districts in Istanbul. Having breakfast in "Ortakoy" at the weekend and walking to "Bebek" is one of my favorite activities as an Istanbulite. Ortakoy Mosque is the most iconic mosque of the Bosphorus shores. Almost everyone in Istanbul has a photograph of the Ortakoy Mosque and the Bosphorus Bridge in the background. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #ortakoy #ortaköysahil #ortaköycamii #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
The history of GALATA TOWER goes back to the 14th The history of GALATA TOWER goes back to the 14th century. During the Byzantine period, some Italian trade colonies were given commercial privileges. Among them were the Venetians and the Genoese. During the Middle Ages, the Golden Horn was a dividing line between Orthodox and Catholics. Orthodox peoples lived in Constantinople to the south of the Golden Horn, and Catholics lived within the walls of Galata in the north. In 1204, during the Fourth Crusade, the Latins invaded and plundered Constantinople. The "Venetians" fell out of favor with Byzantium for helping this plunder. Since the "Genoese" supported Byzantium, the Galata region was allocated to them. The Genoese built the Galata Tower in 1348 to observe and protect the harbor on the Galata coast. The contribution of the Genoese to Istanbul was not limited to this. For example, Yoros Castle on the Black Sea coast was also built by them. After the Ottomans conquered Constantinople in 1453, they wanted to continue trade. In this way, Venetians and Genoese preserved their privileges as in the Byzantine period. Galata Tower was also used as a fire watchtower in the last period of the Ottoman Empire. Firefighters would see the fires in the city from here and go to help. The tower was converted into a museum during the republic period and became the best place to watch the panoramic view of Istanbul. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #instadaily #instacool #galatatower #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Fener and Balat walk is one of the most popular ac Fener and Balat walk is one of the most popular activities among Istanbulites in recent years. The most beautiful streets to take photos in these districts are "Kiremit Street" (the place seen in the picture) and the nearby "Merdivenli Yokus Street". I think this is one of my favorite photos in my archive. In 2018, I took my favorite lenses, "Tokina 11-16mm" (Ultra wide angle) and "Tamron 17-50mm", and went to visit Fener and Balat districts. That day was quite productive for me in terms of photography. I decorated many articles I wrote on "IstanbulClues.com" about these districts with the photos I took during this walk. Of course, many things have changed since then. For example, in my recent visits, I cannot see the iconic street art works in front of "Atolye Kafasi", the famous cafe of the district. There were pictures of the most famous actors and actresses of Turkish cinema, but they are no more. Similarly, while some things have lost their popularity in Fener and Balat in recent years, others have come to the fore. If you want to learn more about this subject, you can paste this link into your browser and read the related article on my blog: https://istanbulclues.com/istanbul-fener-balat/ #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulfener #istanbulbalat #balat #balatistanbul #feneristanbul #fenerbalat #istanbultourguide #instagood #instadaily #instacool #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Istanbul's Historical Peninsula has always been an Istanbul's Historical Peninsula has always been an important center since the 7th century BC. The story of Old Istanbul begins with the Ancient Greek city of "Byzantium", continues with the Roman capital "Constantinople", and extends to the Ottoman capital "Istanbul". Today, the most important historical monuments of Istanbul, such as Hagia Sophia, Blue Mosque, Topkapi Palace, Grand Bazaar and Spice Bazaar, are all located in the Historic Peninsula. Surrounded by Roman walls, this area forms the core of Istanbul. The Galata Bridge in the photo connects Old Istanbul and relatively Modern Istanbul (Beyoglu and beyond). The mosque seen on the horizon is the Suleymaniye Mosque, the largest and most beautiful mosque in Istanbul. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Istanbul is a city famous for its stray cats. The Istanbul is a city famous for its stray cats. The most famous of these cats was Gli, who lived in Hagia Sophia for 15 years. Gli became an angel a few years ago. But there are still many beautiful cats in the Old City. There is a documentary called "Kedi", which reflects the life of stray cats in Istanbul. You can find this documentary, which also has an English version, on Youtube. Thus, as you see Istanbul through the eyes of cats, you can also see how the majority of Istanbulites are passionately attached to cats. I guess I am one of those cat-loving Istanbulites. Because I always keep a box of cat food in the trunk of my car. So I feed the cats in front of my house at least once a day. #cats #catsofistanbul #catsofinstagram #istanbulphotos #istanbultravel #istanbullife #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #serhatengul #istanbulturistrehberi
Baghdad Pavilion is one of the most special struct Baghdad Pavilion is one of the most special structures in Topkapi Palace. The mansion is located in the fourth courtyard of the palace and overlooks the Golden Horn. One of the last representatives of the classical period architecture of the Ottoman Empire, the pavilion has decoration items such as calligraphy, pencil works, pearl inlaid cabinets and Iznik tiles. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbultrip #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Galata Tower is one of the buildings from the Byza Galata Tower is one of the buildings from the Byzantine period in Istanbul. The tower was built in the 14th century by the Genoese trading colony to guard and watch over the port of Constantinople. Today, the area around the Galata Tower is one of the most lively squares in the city. It is a great pleasure to sit in one of the cafes surrounding Galata Square, known as "Kuledibi" in the local language, and watch the flow of life. You can also shop in the streets surrounding the tower (eg Serdar-i Ekrem Street and Buyuk Hendek Street). Neve Shalom, the most important synagogue of Istanbul, is also located in this vicinity. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbulmoments #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #istanbullife #serhatengul #istanbulturistrehberi
Hagia Sophia was converted from a museum to a mosq Hagia Sophia was converted from a museum to a mosque in July 2020. For this reason, the famous mosaic of Mary and Jesus in the apse was covered with curtains. According to Islamic rules, it is not allowed to have human images in a place of worship through sculpture or painting. For this reason, this mosaic, which is at eye level of those who pray, is now closed. However, those who want to trace the mosaics from the Byzantine period in Hagia Sophia can still see the "Emperor Leo VI mosaic" and the "Emperors Constantine and Justinian mosaic" Unfortunately, the upper floor galleries are still closed and therefore the mosaics there cannot be seen. Those who want to visit Hagia Sophia should consider that the mosque is open to visitors from 10:00 in the morning. #istanbulphotos #istanbultravel #istanbulprivateguide #istanbullocalguide #istanbultourguide #instagood #picoftheday #instadaily #instacool #photography #istanbulclues #serhatengul #istanbulturistrehberi
Load More Follow on Instagram

Footer

Istanbul Tarih Yazıları

Merhaba ben Serhat Engül. Sayfamda İstanbul’un tarihine dair yazılar bulabilirsiniz. Roma döneminden başlayıp, Bizans ile devam eden ve Osmanlı İmparatorluğu ile sona eren bir yazı dizisi olmasını planlıyorum.

İstanbul ile ilgili daha ayrıntılı bir gezi rehberi okumak isterseniz, IstanbulTuristRehberi.com isimli sitemi de ziyaret edebilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim.

Son Yazılar

  • Türkiye’de Gezilecek Tarihi Şehirler (Güncel → 2023)
  • Türkiye’de Tatile Gidilecek Yerler (Güncel → 2023)
  • Türkiye’nin En Güzel Plajları Listesi (Güncel Bilgi → 2023)
  • Kapadokya Manastırları & Kiliseleri Hakkında Bilgi (2023)
  • KAPADOKYA’da Gezilecek Yerler (Güncel Liste → 2023)

Powered by Reborn Travel

blank

İçerikler İzinsiz Kopyalanamaz © 2023