İstanbul, konumlandığı eşsiz coğrafya sayesinde bize muhteşem manzaralar sunuyor. İstanbul’da yaşamak her ne kadar zor ve yorucu da olsa, İstanbul Boğazı’nın, Fatih ve Beyoğlu gibi tarihi semtlerin veya Adalar‘ın keyfini çıkarmayan İstanbullu yoktur. İstanbul’da fotoğraf çekilecek en güzel yerler de genel olarak bu tarihi semtlerde bulunuyor.
İstanbul’da fotoğraf eğitimi veren kurslar, genelde Sultanahmet, Fener Balat veya İstiklal Caddesi gibi yerlere odaklanırlar. Amatör veya profesyonel, tüm fotoğrafçılar için bu eski semtler bolca malzeme barındırır. Ben de listemde bu semtlere öncelik verdim. Ancak araya bolca alternatif mekan da sıkıştırdım.
İstanbul’da Fotoğraf Çekilecek Yerler 2025
Şimdi dilerseniz İstanbul’da fotoğraf çekilecek yerler, semtler ve mekanlar ile ilgili güzel bir yolculuğa çıkalım. Bu yazıda İstanbul’da Instagram fotoğrafları çekilecek yerlerin isimlerini ve kısa tarih notlarını iç içe geçmiş şekilde bulabilirsiniz. Size ilham vermesini umut ederek yazımıza başlayalım.
1. Beyoğlu

Beyoğlu, Osmanlı‘nın son döneminde filizlenen bir yerleşim yeridir. Levantenlerin (Doğu’da ticaret yapan Avrupalılar) ve Osmanlı vatandaşı gayrimüslimlerin bölgeye akın etmesi ile 19. Yüzyıl‘da şehrin en popüler semti haline gelir. Cadde-i Kebir adıyla da bilinen İstiklal Caddesi, yabancılar tarafından “Grand Rue de Pera” adıyla anılmış ve şehrin bir anda gözbebeği oluvermiştir.
Paris’ten Orient Express (Bkz: Şark Ekspresi) treni ile yola çıkan Avrupalılar, Doğu‘nun gizemini keşfetmek için son durak olan İstanbul’a gelmişler ve ekseriyetle Pera bölgesindeki otellerde konaklamışlardır.
15. Yüzyıl’da Osmanlı’nın himayesine giren İstanbul, uzun yıllar Avrupa‘nın radarından çıkmıştı. Ancak 19. Yüzyıl‘dan itibaren, İstanbul’un güzellikleri Batılılar tarafından adeta yeniden keşfedildi. İstanbul‘a karşı artan bu ilginin yansımaları halen günümüzde devam eder. Elbette Beyoğlu’nun mimarisi de bu ilgiden etkilenmiş ve Prag veya Paris şehirlerini andıran bir görüntüye kavuşmuştur.
Beyoğlu semtinin fotoğraf çekilecek en güzel yerleri: İstiklal Caddesi, Meşrutiyet Caddesi (Pera) ve Galata Kulesi çevresidir. Elbette Beyoğlu’nun arka sokaklarında ilk bakışta göze çarpmayan birçok hazine gizlidir. Tarlabaşı, Cihangir, Tophane, Karaköy, Çukurcuma gibi Beyoğlu semtleri mutlaka fotoğraf makinesi ile gezilmelidir.
2. Galata Kulesi

Bizans dönemi İstanbul‘unda, İpek Yolu‘ndan gelen kıymetli kumaşlar ve Baharat Yolu‘ndan gelen yiyecekler Haliç Limanı’nda toplanırdı. Bu ticari metaların Avrupa’ya ihraç edilmesi ise Cenevizliler ve Venedikliler adıyla anılan ticaret kolonilerinin göreviydi.
İtalyan tüccarlar, Katolik olmalarına rağmen, Ortodoks Hristiyanlığın merkezi olan Konstantinopolis‘te yaşamaktan yüksünmüyorlardı. Çünkü bu topraklarda büyük bir servet yatıyordu.
Osmanlı’nın İstanbul‘u almasından sonra da yüzyıllara dayanan bu düzen değişmedi. Bilakis, Fatih Sultan Mehmet bu ticaret kolonilerine bazı imtiyazlar tanıdı ve ticaretin olduğu gibi devam etmesine yol verdi.
Cenevizliler, İstanbul şehrinde Venedikliler‘den daha baskın bir rol üstlenmişti. Ticaretin akışında söz sahibiydiler. Bu da onlara İstanbul üzerinde daha çok toprak ve nüfuz alanı kazandırdı. Bu vesileyle Anadolu Kavağı’ndaki Yoros Kalesi veya Beyoğlu’ndaki Galata Kulesi gibi eserler inşa ettiler.
Günümüzde Galata Kulesi artık bir müze işlevi görüyor. Kuleyi ziyaret edenler en üst kattan muhteşem bir manzaraya tanıklık ediyorlar. Galata Kulesi’nden görülebilen Boğaz ve Haliç manzarası gerçekten de enfes. Ancak özellikle Tarihi Yarımada‘yı kuşbakışı inceleme şansı bulabilmek eşsiz bir deneyim.
3. Aziz Antuan Kilisesi

Aziz Antuan Kilisesi, İstiklal Caddesi’nin merkezinde konumlanır. Galatasaray Lisesi ile Tünel Meydanı arasında bulunan bu güzel kilisenin bahçesine girdiğinizde, bir an kendinizi Venedik şehrindeymiş gibi hissetmeniz mümkündür.
Üst satırlarda bahsettiğimiz üzere İtalya‘nın deniz ticareti ile geçinen şehirlerinden gelen Katolik tüccarlar, Bizans İmparatorluğu döneminden itibaren şehirde yer etmiş ve bu etki günümüze kadar ulaşmıştır.
Karaköy’de bulunan Arap Camii de bu tüccarlar tarafından inşa edilmiş bir Katolik Kilisesi’ydi. Ancak Levantenler, St. Antuan Kilisesi‘ne daha da büyük bir önem atfederek, kilisenin tarihini 1200‘lü yıllardaki Latin İstilası dönemine kadar uzandığını söylerler.
Kilisenin bahçesi, İstiklal Caddesi‘nin yoğunluğundan bunalanlar için adeta bir çölde vaha gibidir. Bu bahçede soluklanmak ve kafayı yukarı kaldırıp Venedik‘i andıran süslü pencerelere bakmak mümkündür.
Kilisenin içi, 20. Yüzyıl‘da tamamen yeniden inşa edildiği için tarihsel önemini tam olarak yansıtmaz. Batı Avrupa’nın herhangi bir şehrindeki Katolik kiliselerine benzer. Ancak yine de etkileyici bir atmosferi vardır.
4. Fener ve Balat Semtleri

Fener ve Balat semtleri, son yıllarda yükselen bir ivme ile ziyaretçi çekiyor. Osmanlı dönemi İstanbul‘unu tanımak adına bize eşsiz bir fırsat sunan bu semtler, cumbalı evleri ve tarihi eserleri ile paha biçilemez yerler.
Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu‘nun içinde yaşamış olan Müslüman, Hristiyan ve Musevi nüfusun iç içe geçmiş olduğu bu semtlerde tarihin tadına varılabilir.
Fener Balat semtlerinin en dikkat çekici yapısı, kuşkusuz Fener Rum Erkek Lisesi‘dir. Ayırt edici mimarisi ile öne çıkan bu 19. Yüzyıl yapısı, kırmızı tuğlaları ile harika görüntüler verir. Bunun haricinde Fener Rum Patrikhanesi, Bulgar Kilisesi gibi eserler de fotoğraf sanatçılarına hitap eden yapılardır.
Fener ve Balat semtlerinin ara sokaklarında, pastel renklere boyanmış şirin evler karşınıza çıkar. Geçmişin Türk ve Rum yerleşimcilerinin yaşam tarzını yansıtan bu evler ve arnavut kaldırımlı sokaklar, objektifinize nefis kareler sağlayacaktır.
Cibali’deki Kadir Has Üniversitesi’nden başlayan ve devamında Fener ve Balat semtlerini de kapsayan bir yürüyüş rotasını bu yazıda bulabilirsiniz. Eski İstanbul’un Fener Balat semtleri İstanbul’da fotoğraf çekilecek en güzel yerler arasında ilk sıralardadır.
5. Yıldız Parkı

İstanbul’un Avrupa Yakası‘nda, Beşiktaş’tan Ortaköy’e uzanan Çırağan Caddesi üzerindeki Yıldız Parkı, İstanbul gibi bir mega kentin içinde, adeta çölde vaha gibi. 46 hektarlık bir tabiat parkı olan Yıldız Parkı, İstanbul‘un günlük koşturmacası ve yoğunluğundan kaçmak için en ideal yerlerden biridir.
Envai çeşit ağacı ve göletleri bulunan Yıldız Parkı‘nda kendinizi İstanbul’un beton yığınından soyutlanmış hisedebilirsiniz. Bana kalırsa iyi fotoğraf çekmek için, keyifli zaman geçiriyor olmak da çok önemli. Şayet güzel zaman geçirirseniz, bu enerji bir şekilde fotoğraflara da yansıyor.
Yıldız Parkı’nın içinde, Osmanlı’nın son dönemiden kalma Yıldız Sarayı da bulunuyor. Mabeyn Köşkü, Şale Köşkü ve Malta Köşkü‘nü içinde barındıran saray, dış cepheden güzel fotoğraf kareleri almanızı sağlayabilir. Ancak sarayın iç mekanında fotoğraf çekimi yasak.
6. Malta Köşkü
Üst satırlarda bahsettiğimiz Malta Köşkü‘nde biraz daha detaya girmekte fayda var. Zira Mabeyn Köşkü ve Şale Köşkü birer müze olarak ziyaret edilirken, Malta Köşkü ise bir kafeterya olarak hizmet veriyor. Bu sayede Malta Köşkü’nün iç mekanında birkaç fotoğraf almanız sorun olmayacaktır.
Malta Köşkü, 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından, Osmanlı‘nın ünlü mimarları olan Balyan Ailesi‘ne yaptırıldı. Köşk, 19. Yüzyıl Osmanlı yapılarında sıkça görüldüğü üzere, Avrupai bir mimari üslubu yansıtır.
7. Fenerbahçe Parkı

Kadıköy’de yer alan Fenerbahçe Parkı, aslında ana karaya bağlanmış küçük bir adadır. Kadıköy‘ün Fenerbahçe semtindeki bir köprü vasıtasıyla Fenerbahçe Parkı’na kolayca ulaşılır.
Fenerbahçe Parkı, yeşili ve çiçekleriyle insana huzur veren bir yer. Parkın içinde Cafe Romantika gibi nostaljik bir kafeterya olduğu gibi, birkaç ufak çay-kahve büfesi de serpiştirilmiş durumda.
Parkta her renk ve ırktan kedi var. Bu sevimli kediler, aslında parkın ev sahipleri ve sizin evlerine misafir olmanıza biraz mama karşılığı izin veriyorlar.
Fenerbahçe Parkı, yemyeşil çimleri, baharda açan çiçekleri (ve laleleri) ile özellikle ilkbaharda muhteşem fotoğraflar çekmenize imkan tanıyor. Ayrıca çevrede dekor olarak kullanılacak bir sürü obje de var.
Özellikle boyanmış çitler ve taş döşeli patikalar arka planda güzel bir görüntü oluşturuyor. Bu sebeple parkta düğün fotoğrafı çeken birçok insan görmek mümkün.
8. Sultanahmet

Sultanahmet, İstanbul’da uzun yıllardır profesyonel turist rehberliği yapan biri olarak benim ikinci evim gibi bir yer. Bu sebeple Sultanahmet hakkında değerlendirme yaparken tarafsız olmam zor.
Ancak İstanbul’a ayak basan her yerli ve yabancı turist burayı mutlaka gezdiğine göre, benim Sultanahmet semtine bu kadar hayran olmam da boşuna olmasa gerek.
İstanbul geçmişte Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapmış bir şehir. Bu dönemlerde günümüzün Sultanahmet semtinin olduğu İstanbul’un birinci tepesi önce imparatorların ve sonrasında padişahların yaşadığı yer olmuştu.
Hükümdarlar, Roma döneminde Büyük Saray‘da ve Osmanlı döneminde ise Topkapı Sarayı‘nda yaşadılar. Bu sebeple de imparatorluk kaynaklarının harcandığı en büyük yapılar burada inşa edildi.
Günümüzde bu ihtişamlı tarihin izini sürmek için Sultanahmet’teki Ayasofya, Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı, Hipodrom Meydanı, Sultanahmet Camii gibi yerleri gezebilirsiniz.
Sultanahmet’te fotoğraf çekmek için herkesin bilmediği caddeleri ve sokakları keşfetmek isterseniz, çinileri ile ünlü Sokullu Mehmed Paşa Camii’nin ve Bizans döneminden kalma bir yapı olan Küçük Ayasofya Camii’nin olduğu taraflara gitmenizi öneririm.
9. Gülhane Parkı

Gülhane Parkı’na, Sultanahmet‘ten, Gülhane‘ye doğru giden tramvay yolunu izleyerek kolayca ulaşılabilir. Gülhane’ye açılan sur kapısından girince, yol ikiye ayrılır. Sol taraf direkt olarak Gülhane Parkı‘nın içine, sağ taraf ise İstanbul Arkeoloji Müzesi‘ne ve Topkapı Sarayı’nın birinci avlusuna doğru gider.
İnsanın içine ferahlık veren bu güzel parkın Gülhane diye anılmasının sebebi, içinde Topkapı Sarayı’nın gül bahçeleri olmasıdır. Bir diğer adı da Sarayburnu Parkı’dır.
Gülhane Parkı’nı ziyaret etmek için en güzel zaman, Mart sonu ve Nisan başına denk gelen İstanbul Lale Festivali‘dir. Bu dönemde Sultanahmet Meydanı‘ndaki büyük park, Topkapı Sarayı bahçeleri ve Gülhane Parkı rengarenk laleler ile dolup taşar ve mükemmel fotoğraf kareleri verir.
10. Ortaköy Meydanı

Ortaköy Meydanı, köprü ve cami manzarası ile hafızalarda yer etmiş, İstanbul’un en güzel yerlerinden biridir. İstanbul’da fotoğraf çekilecek yerler denildiğinde doğal olarak Ortaköy Camii ve Boğaz Köprüsü’nün birbirini tamamladığı fotoğraf karesi gelir.
Ortaköy‘ü ziyaret etmenin en güzel taraflarından biri birçok deneyimi birlikte yaşayabilmektir. Zira Ortaköy hem güzel manzarası ile göze, hem de yemekleri ile damağa hitap eder.
Ayrıca İstanbul‘da güzel bir yürüyüş için en iyi başlangıç noktalarından biridir. Ortaköy’den Arnavutköy ve Bebek semtlerini takip ederek, Rumeli Hisarı yönünde yapılacak bir yürüyüş, adeta gençlik iksiridir.
Ortaköy’e sabah güzel bir kahvaltı veya öğlen kumpir yemek için gidilebilir. Semtin kafelerinde güzel vakit geçirdikten sonra, meydanda bolca fotoğraf çekebilir ve 19. Yüzyıl’ın Barok ve Neo-Klasik unsurlarını içeren en güzel Osmanlı dönemi camisini ziyaret edebilirsiniz.
Ortaköy Camii, ünlü Osmanlı mimarları olan Balyan Ailesi tarafından inşa edilmiştir. Bu aile aynı zamanda İstanbul’a Beylerbeyi Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı gibi ikonik yapıları da kazandıran ailedir. Mimar Sinan‘dan sonra şehre en çok emeği geçen mimarlar Nikoğos ve Garabet Balyan’dır.
11. Pierre Loti Tepesi

İstanbul‘un güzelliği önceki satırlarda bahsettiğim üzere, özellikle geç Osmanlı döneminde Avrupa’lıların çok dikkatini çekmiş. İstanbul‘a ticari veya bürokratik görevler için gelen bazı yabancılar, Boğaz‘da, Beyoğlu‘nda veya Tarihi Yarımada‘da bir ev edinip, İstanbul’a yerleşmişler. Fransız şair ve yazar Pierre Loti de bu çekiciliğe kapılan insanlardan biri olmuş.
İstanbul’un güzel manzarasından ilham alan şair, en güzel eserlerini İstanbul’da kaleme almış. Eserlerini kağıda dökerken, en çok günümüzde Pierre Loti Tepesi olarak bilinen yerde oturmuş. İstanbul‘u anlata anlata bitiremeyen şair, bu bölgede o kadar çok vakit geçirmiş ki, sonunda bu tepeye onun ismini vermişler.
Günümüzde İstanbul’un güzelliğinden ilham almak ve İstanbul’da fotoğraf çekmek için en iyi yerlerden biri, elbette halen bu tepedir. Teleferik ile ulaşılabilen tepede bir çay içmek ve bolca fotoğraf çekmek tavsiye edilir.
12. Çamlıca Tepesi

Çamlıca Tepesi, İstanbul’un Anadolu Yakası’nın Üsküdar ilçesinde yer alır ve Küçük Çamlıca Tepesi (228 metre) ve Büyük Çamlıca Tepesi (262 metre) olarak ikiye ayrılır.
Çamlıca Tepesi, şehre hakim bir noktada bulunması nedeniyle, 2025 yılında İstanbul’da fotoğraf çekilecek en güzel yerlerden biridir. Yerli ve yabancı birçok turist bu tepenin şöhretini bilir ve İstanbul gezilerine özellikle burayı dahil ederler.
Yurt dışından gelen turistleri en çok cezbeden şeylerden biri, İstanbul’un iki kıta üzerine kurulmuş olmasıdır. Ancak tarihi bir İstanbul gezisi için tercih edilen yerlerin çoğu ise İstanbul’un Avrupa Yakası‘nda konumlanır.
Çeşitli acentelerin Tarihi Yarımada ve Beyoğlu turlarına katılan turistler, Asya Yakası’nda da bir anıları olsun isterler. Bu sebeple kendi imkanları ile Anadolu Yakası‘na geçen ve Çamlıca Tepesi’ne gelen çoktur.
Yukarıdaki fotoğraftaki manzaraya şöyle bir bakınca, Çamlıca‘nın çekiciliğine kapılanların haksız olmadığını görebiliyoruz. İstanbul’un panoramik bir fotoğrafını çekmek için, Çamlıca Tepesi’ne çıkmak en iyi yoldur.
İstanbul’da Fotoğraf Çekilecek Yerler by Serhat Engül
Leave a Reply