Ihlara Vadisi, Aksaray şehrinin Güzelyurt ilçesinde konumlanıyor. Melendiz Nehri’nin volkanik kayaları şekillendirmesiyle oluşan Ihlara Vadisi, Kapadokya’nın doğa harikalarından biri. Ihlara, aynı zamanda içinde insan yaşamının olduğu en büyük kanyon olarak da biliniyor.
Kapadokya’da birçok yürüyüş rotası var ve hepsi de birbirinden güzel. Ihlara Vadisi’ni diğerlerinden ayıran en ilginç detay ise erken Hristiyanlık dönemi ile ilgili önemli ipuçları içermesi.
Bu yazıda Ihlara Vadisi’nin tarihi hakkında bilgi bulabilirsiniz. Buna ek olarak Ihlara Vadisi’nin güncel giriş ücreti ve ziyaret saatleri de not edilmiştir.
Ihlara Vadisi’nin Tarihi

Ihlara Vadisi’nin tarihi 4. yüzyıla kadar uzanıyor. Burada Roma İmparatorluğu‘nun Hristiyanlara uyguladığı zulümden kaçanların inşa ettiği ilk kiliseleri görebilirsiniz. Bir zamanlar “Peristrema” olarak bilinen Ihlara, özellikle Bizans döneminde manastır hayatının en önemli merkezlerinden biriydi.
İnsan ve doğanın muhteşem uyumunu simgeleyen Ihlara’da, geçmişte 80.000 civarında insanın yaşadığı düşünülüyor. Ihlara Vadisi‘nde erken dönem Hristiyanlık (Roma dönemi) ve sonrasındaki Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim vardı.
Ihlara, özellikle Bizans döneminde bir inzivaya çekilme merkezi haline geldiği için, çok sayıda kiliseye sahiptir. Ihlara’nın 380 basamakla inilen kısmında Kokar, Püreliseki, Ağaçaltı ve Sümbüllü kiliseleri bulunur. Nehrin karşı kıyısında ise Kemer, Eğritaş, Karanlıkkale ve Yılanlı kiliseleri vardır.
Aksaray’ın en turistik yeri olan Ihlara Vadisi’nde bu saydıklarımdan çok daha fazla kilise bulunur. Ancak tüm bu kiliseler arasında en çok ziyaret edilen üç tanesi Ağaçaltı, Sümbüllü ve Yılanlı kiliseleridir.
Bu kiliselerden daha detaylı olarak bahsetmeden önce, Hristiyanlık tarihinde Kapadokya’nın neden önemli bir yeri olduğuna değinmekte fayda var.
Erken Hristiyanlık Döneminde Kapadokya
Kapadokya özellikle Hristiyanlığın erken dönemlerinde önemli bir yerleşim yeri oldu. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği M.S. 30 yılından, Milano Fermanı ile Hristiyanlığın serbest bırakıldığı 313 yılına kadar geçen 300 yıl, Hristiyanlar için hiç de kolay olmamıştı.
Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlara karşı yürüttüğü baskı politikası yüzünden, Hristiyanların ibadetlerini gerçekleştirmek için saklanmaya ihtiyacı vardı. İşte bu dönemde yeraltı şehirleri, mağaraları ve vadileri ile Kapadokya bölgesi ön plana çıktı.
Kapadokya’nın Kaymaklı ve Derinkuyu gibi yeraltı şehirleri, Hristiyanların Roma askerlerinden saklanması ve ibadetlerini yerine getirmesi için elverişli yerlerdi. Ancak yeraltı şehirlerinde daimi yaşam mümkün değildi. Bu sebeple açık havada yaşam alanı arayışına girildi. Kapadokya’nın vadileri bu konuda biçilmiş kaftandı.
Hristiyan toplulukları, Kapadokya kırsalında uzun yıllar varlığını sürdürdü. M.S. 4. yüzyıla gelindiğinde Roma tahtına İmparator Konstantin çıkmış ve Hristiyanlara ibadet serbestliği getirmişti.
Roma İmparatorluğu çok geçmeden 395 yılında ikiye ayrıldı. Kapadokya artık Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) toprakları içindeydi. Konstantin’in ardından geçen 50 yıllık zaman zarfı içerisinde Hristiyanlık artık Roma’nın devlet dini haline gelmiş ve her yere yayılmıştı.
Kapadokya Manastırları
Hristiyanlığı fazlasıyla benimseyen toplumda, Hz. İsa’nın çileli yaşamını örnek almak isteyenler vardı. İnancını hayatının tamamına yaymak isteyen bu bireyler, çeşitli yollarla İsa’nın salık verdiği basit hayatı yaşamak istediler. Çünkü Hz. İsa “Neyiniz varsa satın ve fakirlere verin, böylece göklerde hazineniz olacak.” demişti.
Bu tutkuya kapılanlar Kapadokya vadilerinin mağaralarında inzivaya çekildiler. Doğanın meydana getirdiği bir oyukta veya bir peribacasının üzerinde yaz kış demeden yaşıyorlardı.
Keşişlerin bu iradesi ne kadar hayranlık uyandırsa da, toplum hayatına hiçbir faydası yoktu. 400’lü yılların başında Kayseri psikoposu olan Aziz Basileios manastır yaşamını kurallara bağlamaya karar verdi.
Buna göre inzivaya çekilmek isteyenler Kapadokya’daki manastırlarda küçük gruplar halinde yaşayacak ve kendi yiyeceklerini bahçede kendileri üretecekti. Hiçbir keşiş, yaşamı için halkın bağışlarına muhtaç olmayacaktı.
Basileos’un koyduğu kurallar üzerinden gelişen Kapadokya Manastırları, özellikle 11. ve 13. yüzyıllar arasında en parlak dönemini yaşadı. Bugün Ihlara Vadisi ve Göreme Açık Hava Müzesi gibi yerlerde görülen kiliseler, çoğunlukla o dönemden kalmadır.
Ihlara Vadisi Kiliseleri
Ihlara Vadisi kiliseleri, zirve dönemini Orta Çağ’da yaşadı. Özellikle Bizans İmparatorluğu‘nun son döneminde Ihlara’da birçok mağara kilisesi vardı. Bu tarihi yapıların arasından 3 tanesi, mimarisi ve freskleri ile öne çıkmaktadır.
1. Ağaçaltı Kilisesi

Ihlara Vadisi’ne Ihlara Köyü tarafından girerseniz, taş merdivenlerden indikten sonra Ağaçaltı Kilisesi‘ni sağınızda görebilirsiniz.
Kilisenin duvarları çeşitli geometrik desenler, hayvan figürleri ve bitki şekilleri ile süslenmiştir. Bu süslemelerde kullanılmış olan sarı, kırmızı ve yeşil renklerinin değişik tonları ziyaretçileri adeta büyülemektedir.
Bu kilisedeki resimler 9 ile 11. Yüzyıl arasına tarihlenmektedir. Resimlerden en dikkat çekenleri Müjde, Ziyaret, İsa’nın Doğumu ve Müneccimlerin Tapınması gibi sahnelerdir.
Ayrıca Hz. İsa’nın Göğe Yükselişi sahnesi, Ihlara Vadisi’ndeki tüm kiliseler arasında en görkemli biçimde burada betimlenmiştir.
2. Sümbüllü Kilise

Vadiye taş merdivenlerle inilen yerin 50 metre kadar solunda kalan Sümbüllü Kilise, iki kat halinde kayaların içine oyulmuştur. 10. Yüzyıl’da yapıldığı düşünülen Kilise, at nalı şeklindeki kapılar ve aşı boyasından resmedilmiş haçlarla süslü duvarlara sahiptir.
Kilisenin içinde İncil’den çeşitli sahneleri görebilirsiniz. Dikkat çeken sahnelerden biri başmelekler Cebrail ve Mihail ile birlikte resmedilmiş Meryem, bir diğeri ise Meryem’e Hz. İsa’ya hamile olduğunun müjdelenmesidir. Ayrıca ana mekanın kubbesinde Hz. İsa betimlenmiştir.
3. Yılanlı Kilise

Kiliseye Ihlara Vadisi girişi yakınındaki ahşap köprüden geçilerek ulaşılır. Yılanlı Kilise, resim sanatı bakımından sadece Ihlara’nın değil, tüm Kapadokya’nın en zengin kiliselerinden biri olarak dikkat çeker. Ana mekanın kubbesinde kabartmalı bir haç motifi vardır.
Kilisenin apsis yarım kubbesinde Göğe Yükseliş sahnesi, Çocuk İsa ve Meryem ve Hristiyanlık tarihinin en önemli din adamlarından biri olan Ioannis Hrisostomos resmedilmiştir.
Haçın güneyine denk gelen duvarda İmparator Konstantin ve annesi Helena, Meryem’in ölümü, son akşam yemeği ve çarmıha geriliş gibi sahneler vardır.
Ihlara Vadisi Giriş Ücreti 2025
Ihlara Vadisi giriş ücreti 2025 yılında 15 Euro’dur. Ancak bu yabancı turistler için belirlenmiş olan fiyattır. Türk vatandaşları müzekart alarak örenyerini ücretsiz gezebilirler. Bilet fiyatlarına ilişkin bilgiler en son 6 Nisan 2025 tarihinde güncellenmiştir.
Ihlara Vadisi Ziyaret Saatleri 2025
Ihlara Vadisi ziyaret saatleri sabah 08:30 ile akşam 19:00 saatleri arasındadır. Gişelerde bilet satışı 18:30’dan itibaren sonlanmaktadır. Ihlara Örenyeri haftanın her günü ziyarete açıktır. Açılış ve kapanış saatleri ile ilgili bilgiler en son 6 Nisan 2025 tarihinde güncellenmiştir.
Türkiye’deki müzelerin giriş saatlerinde etkinliklere ve tadilatlara bağlı olarak değişiklik olabilir. Müzeye gitmeden önce Ihlara Vadisi’nin resmi internet sitesini ziyaret edip, son durumu gözden geçirmenizi öneririm.
Son Söz
Yazıdaki bazı bilgileri, 2014 yılında İletişim Yayınevi‘nden basılmış olan Kapadokya Kayalardaki Şiirsellik kitabından edindim. Bölgeyi ziyaret edecek olanlara, bu faydalı kitabı okumalarını tavsiye ederim.
Bu sitede İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin en önemli müzeleri ve ören yerleri ile ilgili yazılar yayınlıyorum. Dilerseniz Adıyaman’daki Nemrut Dağı, Trabzon’daki Sümela Manastırı, Kars’taki Ani Harabeleri ve Şanlıurfa’daki Göbeklitepe ile ilgili yazılara da göz atabilirsiniz.
Ihlara Vadisi Hakkında Bilgi by Serhat Engül
Leave a Reply